5. Bilim Adamlarının Psikolojileri

(Hatırlatma: Kuantum olaylarının nedeni tam olarak anlaşılmasa da kuram çok güzel çalışmaktadır. Yerine yeni bir kuram gelene kadar da kullanılmaya devam edilecektir.  Feynman ve diğer fizikçiler aynı zamanda kuantum kuramını geliştiren kişilerdir. Onların “anlamaması” ile benim “anlamamam” bir değildir.)

Kuantum teorisi, harika işlemesine, bütün verimliliğine, pek çok fizikçiye Nobel ödülü kazandırmasına rağmen dünyanın en iyi fizikçilerine kök söktürmüş, onları “anlamak” gibi insana iyi gelen, dinginlik veren bir duygudan mahrum bırakmıştır.

  • Daha baştan Planck’ı rahatsız ederek başlamış. Adamcağız tüm muhafazarkarlığına karşın dünyadaki en devrimci adımlardan birini atmak zorunda kalmış.
  • Olasılık dalgası denkleminin formülasyonunu yazarak kurama esaslı bir katkı sağlayan Schrödinger, kuramın olasıcı yapısını ünlü kedi –düşünce- deneyiyle ti’ye almış, sonunda kuramdan soğumuş, “Yaptığım katkıdan pişmanım.” Demiş.
  • Belirsizlik ilkesi’ni keşfeden Heisenberg, göl kenarında yaptığı yürüyüşlerde “Doğa bu kadar tuhaf olamaz” diyerek gezinirmiş.
  • Feynman : “Kuantum fiziğini anladığınızı düşünüyorsanız, onu anlamamışsınız demektir.” Hatta açık açık: “Şunu emin bir şekilde söyleyebilirim ki, kuantum mekaniğini kimse anlamıyor.” Demiş ki herkes bunu içinden düşünüyormuş zaten.
  • Bir başkası da “ Kuantum fiziği anlaşılamaz, sadece ona alışabilirsiniz.” demiş.
  • Einstein, kuramın olasıcı yapısını içine sindirememiş, “Tanrı zar atmaz.” Demiş, kuramı olasıcı yapısından kurtarmak için yıllarca -ölene dek-  uğraşmış, “Buna, görelilikten yüz kat fazla uğraştım.” Demiş. (İlerde söz edeceğim, sonunda Einstein haksız çıktı, doğa olasıcı davranıyor.)  Ölçüm yapmadan önce maddesel olarak var olmamayı da; “Ayın sen bakmadığında orada olmadığına inanıyor musun?” Sorusuyla eleştirmiş.
  • De Broglie de Einstein gibi, uzun yıllar olasıcı yapıya yeni bir yorum getirmekle uğraşmış.
  • Heinz R. Pagels: İçimizdeki bir şey kuantum kuramını anlamak istemez. Zekamızla onu kabul ederiz, çünkü matematiksel olarak tutarlıdır ve deney sonuçlarıyla uygundur. Yine de zihnimiz huzursuzdur. Fizikçiler ve başka insanların kuantum kuramını anlamakta güçlük çekişleri bana, çocukların henüz anlamadıkları bir kavramla karşılaştıkları zamanki yanıtlarını hatırlatıyor. Psikolog Jean Piaget, bu olayı çocuklarda incelemiştir. Belli yaştaki bir çocuğa, her biri farklı şekle sahip, aynı düzeyde bir sıvı ile doldurulmuş saydam kaplar gösterilirse, çocuk tüm kaplarda aynı miktarda sıvı olduğunu düşünür. Çocuk henüz, sıvı miktarını yalnız yükseklikle değil, hacimle de ilgili olduğunu anlamaz. Çocuğa problemi doğru görmenin yolu açıklanırsa, çocuk genellikle bunu anlar, fakat hemen eski düşünme şekline döner. Ancak belli bir yaştan sonra, altı veya yedi yaş civarında, çocuk miktar ile hacim arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Kuantum kuramını anlamaya başlayış buna benzer. Onu anladığınızı düşünmeniz ve zihninizde kuantum gerçekliğinin bir resmi oluşmasından sonra, tıpkı Piaget’in deneyindeki gibi, hemen eski, klasik düşünme tarzına dönersiniz.
  • Dirac: İyi bir teori olarak kabul ettiğimiz kuantum teorisinde sonsuzlukları ihmal ediyor olmamız beni çok rahatsız ediyor. Bu mantıklı değil. Mantıken matematikte bir değeri çok küçük olduğu için ihmal edersiniz, sonsuz büyüklükte olduğu ve onu istemediğimiz için değil.
  • Bohr demiş ki “ Kuantum fiziği karşısında şok olmamış olan kişi onu anlamamış demektir.” Sanki şok olan anlamış gibi 🙂 En uyanık kişi Bohr aslında. Karışıklığı sezince, makroskopik sistemleri ısrarla kuantum teorisinin dışında tutmak istemiş. Klasik dünya ayrı, kuantal dünya ayrı demiş çıkmış işin içinden. Kuantum gerçekliği hakkında spekülasyonlara girmektense teoriyi sadece deney sonuçlarını istatisitiksel anlamda önceden bildirebilir bir yöntem olarak nitelemiş.

Bilim adamları bu haldeyken diğer insanlar ne durumda? 2018’de, ülkemizde, fen bilgisi öğretmenliği okuyan üniversite öğrencilerinin konuyu neden anlamadığı üzerine makale yayınlanmış. Sonuçları kısaca şöyle;

  • Sağduyumuzla uyumsuz oluşu
  • Gündelik hayatta karşılaşmamak
  • Klasik fiziğin eksik bilinişi
  • Kuantum fiziği ile klasik fiziğin farklarının bilinmemesi.

Sonuçta teori tutarlı ve deneysel yönden başarılı ancak sağduyuya aykırı.  Kuantum mekaniği ile sağduyumuz arasında bir problem olabilir ama doğa ile kuantum mekaniği  arasında bir sorun görünmüyor.

 

 

 

“5. Bilim Adamlarının Psikolojileri” için 7 yorum

  1. Aslında Richard Feynman’ın yukarıda yazdığınız “Anlamaşsınızdır” sözü beni bu yazınıza getirdi. Hatta yazının başlığını görünce yoruma Feynman’ın sözünü yazasım gelmişti ama siz benden önce davranmışsınız 🙂 Aslında Jostein Gaarder’ın beynin karmaşıklığı ile ilgili “Beynimiz onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, bizler yine onu anlayamayacak kadar basit olacaktık” sözü ile Feynman’ın bu sözü arasında bazen bağlantı kurarım. Yani bu teori anlaşılabilecek kadar kolay olsaydı evrenin kendisi böyle muazzam bir kaotikliğe sahip olamazdı belki de. Malum, ülkemizde pek kıymeti bilinmese de harika bir iş yapmış, zevkle okunan bir makale serisi yazmışsınız. Emeğinize sağlık.

    1. Merhaba, uzun zamandır ne yazıyor ne de bu konuları düşünüyorum. İnsanlar toplu halde ölürken “meleklerin cinsiyetinin tartışıldığı” bir ortamda hiç hevesim kalmamıştı. Daha yeni, sizin bu mesajı yazdığınız gün, 24 yıldır tanıdığım canım ciğerim bir insanı kaybettim. Aşı olmuş olsaydı şu anda sağ olacaktı. Bugünse yeniden sevdiğim konulara dönme, yarım kalmış yazıları tamamlama kararı vermiştim, notunuz da motive etti, çok teşekkür ederim. Benim asıl ilgi alanım, yıllarca emek verdiğim konu beyin ve bilinç idi. Geçen yıl başladığım bir dizi daha vardı bu konuda, şimdi ona döneceğim yine, bittiğinde tekrar beklerim. Sağlıklı günler dileğiyle…

      1. Tekrar merhabalar Özlem Hanım, ben yukarıdaki yorumu yazdıktan sonra mailime cevabınızla ilgili bir gelmedi wordpress için böyle eklentiler vardır sanırım bunları ekleyin bence 🙂 Ben aylar sonra makalenizi tekrar okumak istedim ve cevabınızı ancak şimdi gördüm. Malum, bahsettiğiniz cehalet maalesef insanlığın ortak derdi ve bunun merkezine de örneğini verdiğiniz “melek cinsiyeti” gibi saçmalıklar çöreklenmiş durumda. Kaybınız için ayrıca üzüldüm, başınız sağolsun. Aslında göz göre göre giden bu canlar, önceki cümlemde anlatmaya çalıştığım durumla birebir bağlantılı diye düşünüyorum. Beyin ve bilinç ile ilgili bahsettiğiniz dizi sanırım şu : http://drozlemyalcin.com/blog/category/tip-disi-yazilar/bilginin-dogasi-uzerine/ Şimdi göz attım, aynen bu dizide olduğu gibi harika bir aktarım tarzınız var. Geniş bir zamanımın olduğu ilk fırsatta zevkle okuyacağım. Size de sağlıklı ve ‘bol sinapslı’ 🙂 günler dilerim.

        1. Açıkçası farkında değildim, eklenti için bir bakayım. Misafirlerim de yazıp gidiyor hep diyordum 🙂
          Ben iyi bir popüler bilim okuru oldum hep. Bu siteyle birlikte ufak ufak yazarı da oluyorum galiba. Az sayıda okurum var muhtemelen ama anlaşılınca mutlu oluyorum. Beyinle ilgili yazı için her tür ve şiddette eleştiriye açığım; orası tam bir patika, ana yoldan ayrıldım ve el yordamıyla ilerliyorum. Beyin ve bilinç çalışmalarına zihinsel ve zamansal olarak çok yatırım yaptığım için bazı konularda körleşmiş ve sabit fikirli olmam çok muhtemel hatta bu aralar öyle olduğunu fark etmeye başladım 🙂

          Bilgiyi ve akılcı düşünceyi reddetmenin bedelini hep birlikte ödüyoruz ne yazık ki. Baş sağlığı dileğiniz için çok teşekkür ederim.
          Selamlar, saygılar…

          1. Yo zehri bir kere alanın bırakabileceği yazılar değil sizinki 🙂 Mesela bu kuantum serisi için yazacak olursam; sadece akademik kalmayıp aynı zamanda olabilecek en anlaşılır şekilde ele almışsınız. Beyinle ilgili olan yazılarınız için ayrıca zaman kolluyorum. Hatta kuantum mekaniğini, anlayamazken bile beynin çalışlmasından daha iyi anlıyor olabilir bu fakir 🙂 O reddediş hepimize mal oluyor maalesef, kesinlikle…
            Size de selamlar, saygılar Özlem Hanım

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir