DOLGUDAN KORKULUR MU?

Dolgu maddelerinin yüze enjeksiyonları estetik tıbbın en sevilen taraflarından birisi. Yine de bazı kişilerin dolgu lafını duyunca korktuğunu gördüğüm için bu korkunun nedenleri üzerine -gayet haklı olan ve bazen de sadece bilgi eksikliğinden kaynaklanan nedenler bunlar- yazmak istedim.

Dolgu etkisi geçince yüzüm eskisinden kötü olur mu?

Cildin kendisine yapılan dolgu maddeleri aksine hyaluronik asitin etkisiyle onarıcı bir etki gösterir ve cilt kalitesi o bölgede eskisinden de iyi olur. Yüzdeki hacim kaybını yerine koymak için yapılan daha derin dolgularda ise etki geçince en fazla eskisi gibi olur (ve öyle olacağını söyleriz) ki pratikte çeşitli nedenlerle bundan daha iyi sonuçlar görüyoruz. Burada fazla miktarda dudak enjeksiyonlarının yıllarca tekrar tekrar yapıldığı hastalarda farklı bir durum mevcut; dudak anatomisini aşırı zorlayarak yapılan dolgularda ki maalesef fazlaca görüyoruz etrafta, sonrasında deformasyon gelişme ihtimali var.

Dolgu yaptırmak tehlikeli midir?

Dolgu enjeksiyonu mutlaka tecrübeli bir hekim tarafından yapılması gereken, çok nadir olmakla birlikte ciddi yan etkileri olabilen bir uygulamadır. Ancak bu riskler ihtimal olarak çok düşüktür ve bizler bunu daha da aza indirmek için uğraşırız. Ben de, ucu künt kanül kullanarak, iğne kullanıyorsam her seferinde damar kontrolü yaparak, yavaş çalışarak, bölgeye uygun dolgu malzemesini seçerek, işlem öncesi ve sonrası ultrasonla kontrol ederek uygulamayı olası en güvenli hale getirmeye dikkat ediyorum.

Hangi dolgular daha güvenli ?

Bildiğimiz en güvenli dolgular geçici olan FDA onaylı hyaluronik asit dolguları çünkü istenmeyen bir etki ortaya çıkarsa “Hyaluronidaz”adlı enzimle eritebiliyor ve etkiyi geri çevirebiliyoruz. Bunun yanında FDA onaylı olan yarı kalıcı dolgular da var, sonuçları da güzel ancak bunu asla uygulamam diyen hekimler de var bir o kadar. Yarı kalıcı dolgularda tartışma şu; içinde geri çeviremeyeceğimiz maddeler var yani ciddi bir yan etki durumunda çaresiz kalabiliriz. Burada kesinlikle yapılmaz demek doğru olmaz ama ben de dahil olmak üzere “Ben yapmam arkadaş” diyen pek çok hekim var.

Etrafta çok şişmiş yüzler görüyorum, dolgu doğal bir uygulama değil.

Dolgu enjeksiyonları doğru şekilde uygulandığında onu göremez, fark edemezsiniz zeten. Sadece kişiyi önceden tanıyanlar adını koyamadan “bir şeyler olduğunu” anlayabilir bazen. Dolgu uygulanan kişinin kendine özgü anatomisi, yaşlanma paterni ve yüzünün hatta bedeninin geri kalan kısmının bütünü göz önünde tutularak yapıldığında sadece zamanla eksileni günümüzdeki haline yakışacak şekilde yerine koymak, yüzdeki yapıların dengesini sağlamak anlamına gelir. Dolgu mimiklere etki etmez ancak abartılı yapıldığında cildi de alttan sıkıştırarak doğal olmayan bir sonuca neden olabilir.

Uygulayıcımın yüzü aşırı şişkin, beni korkutuyor, öyle mi olurum?

Daha önce bir yazımda uzun uzun anlattığım “Beden Algı Bozukluğu” hastalığı maalesef kozmetik/estetik sektörü profesyonellerinde de yaygın. Hatta İngiltere’de yapılan bir ankette uygulayıcılardaki oranı hastalardan yüksek çıkmış (%14 kadar) . Bunu siz de basından, sosyal medyadan ya da görüşmeye gittiğinizde ayırt edebilirsiniz. O kişinin normal kabul ettiği görüntü odur ki kendisi de öyledir. Estetik anlayışı size yakın olan bir başkasını arayabilirsiniz ( bu konuda zevki benzer olan hastalar ve doktorlar her zaman birbirini bulurlar). Gençlik fetişi ve sosyal medya toplumu öyle cendereye aldı ki maalesef çok aklı başında insanlar da bu yoğun baskı karşısında savrulup gidebiliyor.

Naturel yapmıyorum diyen yok!

Bakın bu çok ilginçtir; yanaklarınızı 50 yaşında ponçik ponçik, kaşlarınızı kanatlarını kaldırmış kartal gibi, dudaklarınızı aşırı dolgun ve çıkık (ben diyeyim ördek, siz deyin balık), burun kökünüzü avatar gibi yayvan ve dolu, çeneninizi cadı gibi sivri yapan biri de “naturel bir kaç dokunuş” yaptığını söyleyecek size. Bunun nedenlerine bakalım.

Ne Bekliyonuz?

Bizim kültürümüzde ve eğitim sistemimizde estetiğin, insan figürlerinin ve oranlarının yeri çok az oldu hep. Uygulayıcılar da hastalar da bu konunun cahili. Ressam Orhan Albaş, Alibeyköy’de bir meydana çirkince bir mısır heykeli diktiğinde kendisiyle yapılan söyleşide “Ne Bekliyonuz?” demişti ki hala eşimle aklımıza geldikçe güleriz.

Algı Kayması etkisi

Sadece bizde değil, Batı toplumlarında da abartılı estetik uygulamalara göz alıştı ve normalin o olduğuna dair bir algı kayması başladı. Ancak bu durum Doğu toplumlarında çok daha fazla ve “çirkin” denebilecek görüntüler yaygın ne yazık ki. Geçen yaz iki ay kadar süren Amerika’yı baştan başa dolaştığımız bir gezide, her etnik gruptan, her yaşta kadın gördüm ama en beklediğim bölgelerde bile bizdeki kadar abartılı yüzler görmedim.

Durmayı bilmemek

Dolgunun kararında olanıyla fazlası arasındaki çizgi ince. Hastalarımız dolgu yaptırdığında yüzdeki değişim onları öyle hoşnut ediyor ki bir süre sonra o hissi tekrar istiyorlar. Böyle tekrar tekrar yapılan enjeksiyonlarda hem algı kayması yaşanıyor -o hafifçe dolgun yüz norm haline geliyor- hem de bir tür bağımlılık etkisi var. Bu durumlarda bir profesyonelin “Duralım, bu kadar yeterli.” demesi gerekiyor. Bazen hastanın psikolojik baskısı bazen de ekonomik nedenlerle “Duralım” diyemeyebiliyor uygulayıcı.

Sınırlarını bilmemek

Her hekim her kozmetik probleme çare olamayabilir. Gerektiğinde başka hekimlere yönlendirmeyi bilmek gerek. Aşırı sarkmış bir göz kapağı için operasyona göndermek gerekiyorsa gönderilmeli. O yanaklardaki, her yerde gördüğümüz aşırı şişkinliğin nedeni, çene hattında opreasyon gerektirecek boyuttaki sarkmaların yukarı tarafa yani yanaklara dolgu “basarak” düzeltileceği yanılgısı. Bazen buna “Siz yapıverin.” diyen hastanın psikolojik baskısı da neden olabiliyor, benim de böyle kırmayayım diye başlayıp pişman olduğum bir kaç vakam oldu, çok daha katı ve net olmak gerektiğini öğrendim onlardan.

Yüzün yorumlanmaması, herkese aynı teknik uygulanması

En yakındığımız durumlardan biri gittikçe herkesin birbirine benzemesi. Oysa her yüz ve anatomi biriciktir. Kimi yüzlerde feminen, kimi yüzlerde maskülen özellikler baskındır. kiminin gözleri ayrıktır, kiminin ağzı geniş, kiminin alnı dardır, kiminin çenesi küçük… Her yüz kendi başına değerlendirilip tedavi edilmeli. Süslü sözlerle “face couture” diyorlar buna, yani kişiye özel yüz tasarımı. Elbette uygulayıcının teknik repertuarı da geniş olmalı ki kime ne uygunsa ona göre farklı yaklaşım geliştirebilsin.

Hastaların soruları ve korkuları üzerinden aklıma gelenleri yazdım. Ben zaman geçtikçe dolguda abartılı uygulamaların, ponçik yanakların, aşırı dolgun dudakların modasının geçeceğini düşünüyor ve umuyorum. Dolgu hakkında endişeleriniz ya da sorularınız varsa yorumlara yazarsanız cevaplamaya çalışırım. Benim için dolgu enjeksiyonları, özellikle de kırk yaş üzeri kadınlarda yaşlanan yüzün yeniden şekillendirilmesi mesleğimin en sevdiğim kısmı.