Botox

 

Botox, milyonlarca kişiye on yıllardır uygulanan, sahne dünyasından, modellerden, öğretmenlere, iş adamlarına, annelere kadar her kesimden, görünüşüne önem verenler için kolay,  kısa süren, ameliyatsız bir işlem. Artık hepimiz biliyoruz –en azından bir tıkla öğrenebiliyoruz- ki; Botox yılan zehiri değil, bir bakterinin ürettiği proteindir, etkisi doza bağımlı ve geçicidir, çok ince bir iğneyle yapılır, Botox yaptırmak ya da yaptırmayı bırakmak ilerde kırışıklıkları artırmaz, Botox ile dolgunluk yaratılamaz, sadece mimik yaparken oluşan ifade çizgilerini zayıflatmak ya da ortadan kaldırmakta etkilidir. Üstelik bu konuda bilinen en etkili yöntemdir ve yerine geçebilecek başka bir uygulama yoktur.

Botox’un etkisinin mantığı çok basittir. Yüzde aynı mimiğin defalarca tekrarlanması sonucunda yüz kaslarının kasılması ile üzerindeki ciltte oluşan kırışıklıklar bu kasların kasılmasının Botox ile engellenmesiyle artık oluşamaz hale gelir. Ciltte daha dinlenmiş, genç ve taze bir görünüm sağlanır. Etki dört ya da altı ay kadar sürer. Bu süre içinde, kol kasınızı aylarca kullanmayınca kasın zayıflaması gibi mimik kırışıklıklarınızı yapan kaslar da zayıflar ve tekrarlayan uygulamalarda daha az dozda Botox ihtiyacı olur.

Botox’u kozmetik olarak nerelerde kullanabiliriz? Alın çizgileri, göz kenarı kırışıklıkları, burun üzeri çizgileri, dudak üzerindeki ince çizgiler, boyun kırışıklıkları, gülerken diş etlerinin görünmesi, çenedeki pütürcüklü görünüm için,  yüz ovalinin yumuşatılması amacıyla (çiğneme kasları güçlü olanlarda), ağız köşesinin aşağıya dönük oluşunu gidermek, burun ucunu kaldırmak için uyguluyoruz.

İşlemin etkisi görünümle sınırlı kalmıyor, ruhumuza da olumlu yansımaları var. Yüzdeki yorgun, üzgün ifadenin Botox ile ortadan kaldırılmasının depresyon belirtilerini azalttığını gösteren bulgular var.

İyi güzel de, neden ifadesiz yüzlerden, donuk suratlardan yakınanlar var? Neden bazıları Botox’la güzelleşirken bazılarından yapaylık akıyor?

Kasların hiç hareket edemeyeceği dozlarda uygulanan Botox ifadesiz yüzlerin nedeni.  Bizlere dayatılan güzellik anlayışı ve hastaların beklentilerini değerlendirmek gerek öncelikle. Neye güzel diyoruz? Hiç kırışıklığın olmadığı 45 yaşında bir yüz gerçekten güzel midir? Amacımız ne olmalı kozmetik işlemlerde? Beklenti ne olmalı? Hekimler hafif Botox’un daha güzel olduğunu hatırlatıyor ve tavsiye ediyor ancak uygulama yapılacak kişi de bu şekilde istiyor mu? Yoksa göz kenarında kalan bir çizgiden mutsuz mu olacak?

Güzellik, her şeyden önce armoni(ahenk) içermeli. Azaltılmış mimik çizgileri, yüzün geri kalanıyla, gözün içindeki ifadeyle, bedenin dinçliğiyle, hatta duygusal, ruhsal durumla uyum içinde olmalı. Kozmetik uygulamalarda hedef, her kırışığı tamamen açmak, her çöküklüğü doldurmak değil, bütüne baktığımızda estetiği yakalamak. Biz hekimler bu dengeyi gözeterek yapıyoruz uygulamalarımızı. Ayarlanabilir bir etki, Botox’un etkisi doza bağımlı sonuçta.

Öte yandan işin çok daha önemli bir başka boyutu var. Mimiklerimiz bizim sosyal hayatımızın, insanlarla etkileşimimizin, duygularımızı ifade edebilmemizin hatta güzelliğimizin vazgeçilmez bir parçası. Mimiklerle oluşan yüz ifadeleri evrenseldir, hangi ülkeye giderseniz gidin üzgünlük, kızgınlık, neşe ifadelerini dilini bilmeseniz de tanırsınız. (İletişimde beden dili %55, ses tonu %38, sözcükler %7 etkilidir.) Çok uzun zamanlar boyunca evrimleşmiş ve günümüze gelmişlerdir.

Yüz yüze konuşan iki insan bilinçli olarak farkına bile varmadan birbirinin yüz ifadesini hafifçe taklit eder, bu beynine ulaşır ve “karşıdaki kişi acı çekiyor, endişeli, mutlu vs.” gibi mesajları iletir. İşte bu yolla karşımızdakinin duygularını sadece anlamakla kalmaz, hissederiz, empati de buradan doğar. Bu çevrim her iletişimde daimidir: bebeğinizle, eşinizle, iş arkadaşlarınızla… Botox’la kasların tam blokajı bu döngüyü baltalamaktır aslında. O yakındığımız ifadesiz yüzler de bu yüzden oluşur; kişi ne ifadesini aktarabiliyor, ne de karşıdakinin ifadesinin tam olarak taklit edebilip algılayabiliyor.

Yüz hareketlerini anlama, ayırt etme ve taklit etme ve uygun tepkiyi verme doğamızın asal bir parçası. En basitinden bir bebeğe dil çıkarırsanız o da size çıkarır. Bebek büyürken bu taklit yetimizle, sosyal iletişimin kurallarını öğrenir.

Yüzümüzdeki onlarca kas, onlarca mimik, binlerce ifadeyle ömrümüz boyunca bütün duygularımızı yansıtmaya yarıyor. Bunun içinde sinema tarihinden en güzel yüz ifadeleri de var, Mona Lisa gülümsemesi de, en öfkeli anınız da, kaybedilen birinin ardından ağlamak da… Bu onbinlerce yıldan süzülüp gelmiş, nüanslı iletişim hazinemizi bütünüyle reddetmek akılcı görünmüyor.

Botox’la amaç kasları hareketsiz hale getirmek değil, sadece zayıflatmak olmalı. Botox, çoktan rüştünü ispat etti, kozmetik tıp alanında dünyada da ülkemizde de en çok uygulanan işlem, bunu optimum şekilde nasıl kullanabileceğimizin farkında olmak en uygunu. Uygulamadan nasıl bir sonuç beklediğiniz önemlidir; kasların zayıflaması yeterli. Az çoktur!