Kintsugi ve Benim Kayıp Parçam

BENİM KAYIP PARÇAM

O an! Milat gibi. Capcanlı, taze, yakıcı hafızada. O an! Herkes kendininkini bilir.

Kırıldı, kırıldım, kırıldın. Yaralandı, yaralandım, yaralandın. Eksildi, eksildim, eksildin.

Koyu, yoğun, ilk anda hissedilemeyecek kadar ağır; şoktasın.

Şoktan çıkış, acıyı hissetme anı; tanık olan arkadaşın aylar sonra itiraf ediyor; “Ağzının kıvrılışını unutamıyorum.”  Daha yeni, tüm bedeninde, beyninde, bütün varlığında, benliğinde, gelmiş geçmiş her anında hissedilen bir acı.

Ben en değerlimi kaybediyorum, ben, tek başıma, en fazla ailemle birlikte. Öte yandan evrensel, bundan muaf olan tek bir insan evladı yok. Benim sebebim bana değerli, seninki sana, onunki ona. Nedenler ayrı olsa da sonuç hep aynı.

Aylar, yıllar geçiyor. Öyle ya da böyle geçiyor işte. Bir gün kafanda bir imge beliriyor.

Olur mu? Yapabilir misin? Dahası; işe yarar mı, hatta anlamlı mı?

Kintsugi; kırılan seramikleri altınla yapıştırıp birleştirme sanatı. Bununla uğraşacak denli ince bir kültürden, Japonya’dan.

Kırılmayı gizlemek yok, yeni gibi yapmaya ya da “eskisinden daha güzel” hale getirmeye çalışmak yok.

Hikayesi olan, kırılma çizgilerinin rastgeleliğinden kaynaklanan eşsizliği olan, yaralarını saklamayan ama onların değerli bir madenle, altınla onarılmış olduğu bir kase var artık. Onu eşsiz yapan parçalandığı(mız) an ve sonraki tamir süreci.

Kopan parçalar bazen büyücek olabilir.

Ortaya çıkan, yeni bir birlik, yeni bir “gestalt.” Yeni, izli, altından yara bantlarıyla, dinamik, yaşayan, insan aklı ve düş gücünün erimince sürdürülebilir bir bütünlük.

Seramikler bahane, aslolan yeni bir bütüne doğru onarmak. Yer kabuğu çatlamış, ya da beden şiddete maruz kalmış olabilir.

Bazen kayıp parçaların yerine bambaşka parçalar gelerek “gestalt” tamamlanır. Bulduğun, yeni bağlar kurabildiğin herhangi bir şeydir bütünü yaratan.

Benim kayıp parçam çok büyük. Öyle ki onu rüyamda gördüğümde verdiği irilik hissiyatından tanıyorum. Boşluğu tamamlamakta ısrarcı değilim, boşluğun kenarları yumuşasın, kesmesin yeter. Bir miktar eksiklik duygusunu da taşımak istiyorum hem.

Kintsugi, kırılan parçaların sanatı. İnsanın çocuğuna öğretebileceği en güzel oyun, hobi. Onunla oturup saatlerce parçalanan bir bütünü yeniden oluşturmak, bu davranış kalıbının çocuklukta yerleşmesi… Küçük bir çocuğa felsefeden söz edemezsiniz ya da büyük acılardan.  Çocukları oyunla anlar, oyunla dinler, oyunla iyileştiririz ya; ona kırılmanın, acı çekmenin, kaybetmenin, yaralanmanın, kısaca kaçamayacağımız insanlık hallerinin nasıl karşılanacağı, nasıl taşınacağı ve onarılacağı, insanın nasıl adapte olabilen bir canlı olduğu üzerine bilinç dışına atılan küçük tohumlar; Kintsugi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir