Toplumdaki “Akne ergenlikte normaldir, zamanla geçer.” algısına rağmen biz akneyi tedavi edilmesi gereken bir cilt hastalığı olarak görürüz çünkü uzun yıllar sürebilir, kalıcı iz bırakabilir ve psikososyal sorunlara yol açabilir.
Sivilce, göz önünde yaşanan bir hastalık olduğundan dermatoloğa sıra gelene kadar aileden, arkadaşlardan, medyadan, “bitkisel ilaç” pazarlamacılarından kişisel bakım mağazalarına kadar pek çok ara durak vardır tavsiyeleri olan.
Ve pek çok efsane vardır sivilce hakkında;
- Yanlış besleniyorsun, çikolata, kuruyemiş, yağlı yiyecek yediğin için oluyor: Zaten aknesi olan bireyin özgüveni zedelenmiş, değersizlik duygusu var, bir de suçlayalım tam olsun. Akne ile yiyecekler arasındaki ilişki çok karmaşıktır ve net değildir. Yine de akne ve beslenme ilişkisi hakkındaki bilimsel verilerden ilgili bölümde söz edeceğim.
- Yüzünü sık yıkarsan akne düzelir: Akneli yüz daha yağlı diye böyle düşünülüyor. Akneli cildin günde iki kereden fazla yıkanması uygun değildir. Hatta yüz tepkisel olarak daha fazla yağlanır. Yüzün sık sık yıkanması yağı uzaklaştırsa da yüzdeki yağın gözenekleri tıkaması yağı uzaklaştırdığımız seviyenin daha altında gerçekleşiyor. Ayrıca aknede rolü olan bakterinin tedavisinde de yüz yıkamanın rolü yok. Fazlaca yüz yıkamak deriyi travmatize eder, lezyonları alevlendirir ve krem, losyon gibi ilaç tedavilerinin tahriş etmesine neden olur.
- Akne bulaşıcı olduğundan antibiyotik tedavisi verilir: Akne bulaşıcı bir hastalık değildir. Aknede verdiğimiz antibiyotikleri de bakteriye karşı etkilerinden ziyade aknede antiinflamatuar (yangı giderici) etkileri nedeniyle kullanırız.
- Evlenince geçer: Aknenin görüldüğü yaşlar seksüel aktivitenin görüldüğü yaşlara denk geldiğinden ve seksüel yaşamda kullanılan doğum kontrol haplarının akneyi azaltıcı etkisi (hormonal tedavi gibi) olabildiğinden bu efsane türemiş olsa gerek. Oysa aknenin seksüel aktivite ve sıklığıyla ilişkisi saptanamamıştır.
- Tedavi kısa sürer: Akne tedavisi uzun süreli, hasta uyumunun iyileşmede rolünün önemli olduğu, yavaş etki gösteren ve sabır gerektiren bir süreçtir. Birkaç ay sürmesi olağandır.
- Güneş akneyi azaltır: Buna dair bir kanıt yoktur.
- Akne ve stres: Evet aknenin stresle ilişkisi vardır ancak etkili bir akne tedavisi ile stres yaşasanız da akne kontrol altına alınabilir.
AKNENİN PSİKOSOSYAL ETKİLERİ
Uzun yıllar akne problemi yaşamış ve güçlü ilaçlar kullanmış biri olarak aknenin psikososyal etkilerinin hiç de azımsanamayacağını birinci elden deneyimlemiş biriyim. Sosyal temasta ilk göze çarpan yerlerde yerleşen akne kişinin gün içinde nasıl hissettiğini belirleyebiliyor. Aknenin oluşturduğu psikososyal ve duygusal sorunlar eklem iltihabı, diabet, sara hastalığı, ağır düzeyde astım ve sırt ağrısında yaşanan psikososyal ve duygusal sorunlarla aynı düzeyde yaşanmakta. Sivilce deyip geçmemek gerek.
Akne, çoğu kişiyi fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimlerin en çok yaşandığı gençlik döneminde etkiliyor. Kendilik algısı ve sosyal beceri geliştirdikleri, fiziksel görünümlerindeki değişikliklere hassas oldukları bir dönemde.
Sportif aktiviteler, flört etme, dışarıda yemek yeme, genel olarak performans sergilemek gibi etkinliklerden kaçınma oranı akne hastalarında daha fazla. Çirkinleşme algısı, utangaçlık, bıkkınlık, öfke, özgüven azlığı, değersizlik hissi, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal izolasyon ve sosyal fobi, anksiyete yaşanabiliyor.
AKNE VE DİYET
Bize akneli hastaların en çok sorduğu sorulardan biri “Ne yememem gerekiyor”dur. Gerçekten cevabı zor bir soru olup katı önerilerde bulunamayız.
Aknede gıdaların rolü üzerine yanlış inanışlar olduğu kadar özellikle son yıllarda bilimsel çalışmalar da yapılmakta. Ancak diyetteki bir gıdanın etkisini net olarak belirlemek için birbirine benzer profilleri olan hastaları katı diyetlere tabi tutmak gerek. Bu da kontrolü güç bir durum olduğundan yapılan çalışmalar yöntemsel olarak sorunlu ve bize kesin kanıtlar sağlayamıyor. Bu yüzden aşağıdaki önerilerin kesinlik içermediğini belirtmem gerek. Flu bir resim verse de, en değerli bilgiler –bilimsel çalışmalardan derlenmiş olduğundan- şimdilik bunlar. Akne tedavisi gören, diyetine de özen göstermek isteyen, diyetine dikkat etmesini gerektiren başka bir hastalığı da olmayan bireyler için özetleyebiliriz:
- En belirgin bulgular yüksek glisemik indeksli gıdaların akneyi artırdığı yönünde. Batı tipi beslenme dediğimiz yüksek kalorili, fazla et, yağ ve süt proteinleri, “fast food” içeren beslenme biçimi akneyi artırıyor.
- Bununla uyumlu olarak düşük glisemik indeksli gıdaların akneyi azalttığı da gösterilmiş. Akneyi azaltıcı ve akne için koruyucu olabilecek beslenme modeli Akdeniz diyeti ile uyumlu: Bol sebze ve meyve, baklagil, fındık, balık(ve balık yağı), zeytinyağı; az miktarda et; orta derecede peynir ve süt ürünleri yiyebilir akne hastası.
- Süt ve süt ürünleri: Sütün akneyi artırdığı yönünde –tartışmalı da olsa- bulgular var. Yağsız süt akneyle daha çok ilişkili gibi görünüyor. Kanıtlar yeterli olmadığından, sütü tamamen diyetten çıkarmadan süt tüketimini azaltmak (haftada 3 kezden fazla tüketmemek gibi) uygun bir yaklaşım olabilir. Yoğurt konusunda ile bir sınırlama yok.
- Çikolata: Sevmeyen var mı? Çikolata ilgili çalışmalar da içinde şeker, süt olduğundan net olamıyor ancak bitter çikolata masum gibi şimdilik.
- Antioksidanlar: Faydalı olabileceği düşünülüyor. Örneğin yeşil çay. Tabii ki yine net değil.
- Obezite: Bu ilişki de net değil ama kilo vermenin akneyi azaltabildiği yönünde bulgular var.
Kişi kendini strese sokmadan düşük glisemik indeksli bir diyete geçmeyi deneyebilir. Örneğin pirinç pilavı yerine bulgur pilavı, şekerli içecek yerine şekersiz elma suyu tercih edilebilir. Doymuş yağlardan, sütlü tatlıdan kaçınmak; düşük karbonhidrat, sütsüz çay kahve, sebze, meyve, salata, tam buğday ekmeği, %70’ten fazla kakaolu bitter çikolata, tahıl, balık, yeşil çay tüketimi akneli bireyler için elimizdeki verilere göre en uygun beslenme biçimi. Şöyle bir bakınca genel sağlık açısından da sıkça önerilen bir diyet olduğu fark edilebilir.
AKNEDE DERMOKOZMETİK ÜRÜN KULLANIMI
Artık akne tedavisinin yanında dermokozmetik dediğimiz, tam olarak ilaç olma kriterlerini karşılamayan ancak içeriğindeki bazı maddelerin etkili olduğunu bildiğimiz, market ürünlerinden farklı olarak eczaneden alınabilen ürünlerin kullanımı yaygınlaştı. Dermokozmetik ürünler adamı rezil de eder vezir de. Yanlış ya da yetersiz kullanımı akneyi kötüleştireblir. Bilinçli seçilirse de tedaviyi destekler. En doğrusu dermatolog önerisiyle bu ürünleri kullanmak çünkü akneli cilt tedavi süresi içinde değişim gösterebiliyor, kullanılan ilaçlar yağlı cildi kurutabiliyor, tahriş edebiliyor. Tahriş edici bir tedavinin yanına akneli ve yağlı ciltler için dermokozmetik ürün kullanmak tabloyu daha da kötüleştirebiliyor. Bazen ürünlerin onarıcı ve yatıştırıcı olmasını tercih edebiliyoruz ve bu tercih kişiden kişiye, tedavinin evresine göre değişkenlik gösteriyor.
Dermokozmetik kullanımında amacımız; tedaviye hazırlık için temizliğin sağlanması; tedaviye bağlı tahriş ve kuruluğu giderme; akne lekelerinden kaçınmak için güneşten korunma ve bir o kadar da güneşe uygun şekilde maruziyetin sağlanması; mecbur kalındığında makyaj uygulanmasıdır.
Aknede makyajdan kaçınmak en iyisi ama bazen uygulamak güç. Akneyi gizlemek için sürülen fondötenler, pudralar, kapatıcılar bir süre sonra cildi tıkayıp akneyi artırabiliyor; daha çok kapatma ihtiyacı ve daha çok sivilce kısırdöngüsü oluşuyor. Makyaj ürünlerini kısıtladığımızda hastanın tedaviye uyumu da azalabiliyor. Son yıllarda dermokozmetik markaları akneli ciltlere özel kapatıcı, su bazlı ürünler geliştirdiler, içeriğinde akne tedavisinde kullanılan aktif maddeler var, komedojen değiller ve hasta tedavi sürecini sosyal yaşamı etkilenmeden geçirebiliyor.
Akneli bir bireyin en dikkat etmesi gereken nokta, gerek kozmetik gerekse dermokozmetik ürün seçerken komedojen olmayan, akneye yol açmayan, yağ içermeyen, hipoallerjenik ürünü bulmaktır. Özellikle orta yaş kadınlarda gördüğümüz, yağlı ve tıkayıcı ürün kullanımına bağlı “kozmetik akne dediğimiz” bir akne biçimi var. Vazelin, lanolin gibi yağları içeren ürünler, kapatıcı ürünler ya da kozmetikleri sürerken cildi fazlaca ovmak kozmetik akneye yol açabiliyor. Kozmetik akne ürünü bırakınca genellikle yavaşça düzeliyor. Düzelmenin olmadığı durumlarda akne tedavisi ekliyoruz.
Ürün seçiminde yağ bazlı değil su bazlı ürün olmasına, üzerinde nonkomedojen/komedojen değildir/komedon oluşturmaz/aknejenik değildir gibi ibarelerin olmasına dikkat etmek gerekli. (Çoğu cilt bu önlemlerle korunabilir. Ancak garantisi yoktur. Bir ürünün komedojen olup olmadığını anlamak için yapılan testler oldukça karmaşıktır ve esas amacı standardizasyonu sağlamaya yöneliktir. Nadiren etiketinde nonkomedojen yazan bir ürünün de komedon oluşturduğunu gözleyebiliyoruz.)