Leke Tedavisine Gerçekçi Bir Bakış

Cilt lekelerini tedavi etmek için güneş ışığının etkisinin azalmasını bekleriz. Ekim ile Nisan ayları arası en uygun dönemdir. Leke sorunu olan hastalar bize genellikle ilkbahar sonunda başvurur. Güneş ışınları kendini göstermiş, lekeyi iyice arttırmış, göze batar hale getirmiştir. Oysa yazın leke tedavisi yapmak doğru değildir; azaltayım derken lekenin artma riski vardır.

Özellikle yüzde yerleşen lekeler kozmetik olarak yaşam kalitesini etkiler ve rahatsızlık verir. Lekesiz görünümlü bir cilt, kültürden, coğrafyadan, ırklardan bağımsız olarak dünyanın her yerinde güzel bulunur.

Bunu belirtmemin gerekmesi tuhaf ama memleket realiteleri ortada; leke tedavisi cildiye uzmanı tarafından yapılmalıdır, basitmiş gibi görünmesine rağmen çok detay içerir. Sıradan bir örnek; ülkemizde en çok kullanılan leke ilacının kendisi -bazı hasta gruplarında uygun şekilde kullanılmadığında- siyaha yakın koyu bir leke yapabilir. Dermatolog olmayan kişilerin lekeyi tedavi etme uğraşlarından yılıp umutsuzluğa düşen hastalar çoktur. Lekenin nedeni dahili bir hastalık mı, kullandığınız ilaç, gıda takviyesi ya da kozmetik ürün mü; leke sandığınız şey aslında nadir görülen genişçe bir ben midir, bunu ayırmak dermatoloğun işidir. Aşağıdaki resimde görülen lezyonu alelade bir leke gibi tedavi etmeye kalkanlar var. Oysa bu nevi şahsına münhasır bir ben ve üzerinde de en tehlikeli deri kanseri olan melanoma gelişme riski mevcut. Türk Dermatoloji Derneği’nin mottosunu hatırlatalım: “Derinizi dermatoloğunuza emanet edin.”

Hekim, gerek duyarsa bazı tetkikler isteyebilir ya da dermoskopi cihazıyla lekenin görünümünü değerlendirir. Mor ötesi ışık olan “wood ışığı” muayenesi ile lekenin yayılımı, derinliği saptanır. Kişinin mevcut tıbbi durumuna, önceki tedavilerine, beklentilerine ve sosyal hayatına göre tedavi planlanır.

Yukarıda yüz lekelerinin “wood ışığı” altındaki görüntüsü var.  İlk resimde, alındaki leke “wood ışığı” ile belirginleşmiyor. Diğerinde ise ışıkla leke belirginleşiyor ve çıplak gözle fark edilmeyen lekeler de aşikar hale gelmiş. Bu iki kişinin lekelerinin derinlikleri de planlanacak tedavileri de tedavi ile elde edilecek sonuç da birbirinden farklıdır. Bu muayene ile hastamıza tedavimizin nasıl bir seyir izleyeceği, ne kadar süreceği ve nasıl bir sonuç beklediğimiz konusunda tahminde bulunabiliriz. Alnında leke olan ilk hastaya çok da vaatkâr konuşmazdım çünkü sabır isteyen bir tedavisi olacak. İkinci hasta ise kolay memnun olacaktır, lekeleri yüzeysel ve çabuk geçecek.

Bazı lekeler yüzde yüz tedavi edilebilirken, bazıları dirençli olabiliyor. Yüzeysel yerleşimli olanlar (çıplak gözle açık/koyu kahve renklidirler) derin olanlardan (mavimsi gri ya da kül rengi lekeler) çok daha kolay tedavi edilir. Ya da akne sonrası lekeler hastaların büyük bir kısmında tamamen geçerken, derin yerleşimli gebelik maskesi daha zorludur. Bütün lekeler hakkında “geçecek ve bir daha hiç olmayacak” diyen kişi muhtemelen dermatolog değildir. %100 geçen ve tekrarlamayan bir hasta grubu vardır ancak herkes için aynı şeyi söyleyemeyiz. Neyse ki, lekenin oluşum mekanizması ve renk açıcı maddeler hakkında bilgilerimiz artıyor ve artık eskiye oranla daha etkili ve kalıcı tedaviler uygulayabiliyoruz. Örneğin, gebelik maskesi, doğum lekesi olarak da bilinen melasma’nın eskiden düşündüğümüzün aksine hormonlardan çok damarsal bozukluklar nedeniyle oluştuğu bilgisi ve artık fotoyaşlanma belirtisi olarak kabul edilmesi bizi tedavide de yeni yaklaşımlara yöneltti.

Tedavi ile lekesi azalmış ama %100 kaybolmamış olan aşağıdaki örnekler çok gerçekçi. Hastaların çoğunda tedavi sonuçları buna benzer ve hasta için tatmin edicidir. Uzmanlık tezim leke tedavisi üzerineydi ve ortalama sonuçlarım da bu şekildeydi.

Leke neden olur? Akne, egzama ve diğer deri hastalıklarına ait lezyonlar iyileştikten sonra leke bırakabiliyor. Bazı ilaçların kullanımı (doğum kontrol hapları, latanoprost, antimalaryal ilaçlar, fenitoin, nikotin) lekeye yatkınlığı artırıyor, bazı bitkiler ve gıda takviyeleri de. Kişinin mesleğine ya da hobilerine bağlı olarak kimyasal maddelerin deriye teması ve gebelik, hormon tedavileri de leke oluşumuna neden olabiliyor. Yaşlanma ile deride renk düzensizlikleri oluşuyor ve ten rengi koyulaşıyor. Hava kirliliği ve sigara da yaşlanmayı artırarak deri lekelerini artırıyor. (Bu nedenle lekeler yaşlı algılanmaya neden olur.) Ve elbette güneş… Kabaca şunu söylemek yanlış olmaz; güneş her tür deri lekesini artırır ve güneşten korunma leke tedavisinin çok önemli bir parçasıdır.

Tedavi Stratejilerimiz

Öncelikle hastayı leke oluşum riski yaratabilecek ilaçlar ve koşullardan uzak tutmak gerek. Tedavi içinse,  melanin pigmentinin oluşumunu çeşitli aşamalarda engelleyen maddeleri kullanıyoruz –melaninin oluşması için birkaç basamak gerektiren biyokimyasal tepkimelerin her bir basamağı bizim için tedavi hedefidir ve aşağıdaki şemada her kırmızı çarpı işareti bir hedef noktasıdır- oluşan melaninin komşu hücrelere nakline engel oluyoruz, cildi kontrollü bir şekilde soyarak hem lekeyi uzaklaştırıyor hem de cildin kendini yenilemesini tetikliyoruz, lekeye katkısı olan damarsal bozuklukları tedavi ediyoruz, antioksidan, serbest oksijen radikallerini temizleyen maddeler kullanıyoruz, melanin pigmentini hedef alan lazerler kullanıyoruz, lekenin kaybolduktan sonra tekrarlamaması için tedavi sonrası bir süre daha leke baskılayıcı önlemlere devam ediyoruz. Ve her aşamada, çocukluktan itibaren leke oluşmaması için, tedavi süresince ve tedaviden sonra düzenli ve sürekli bir güneşten koruma sağlanması için hastalarımızı bilinçlendiriyoruz. Güneşten korunma konusunda özenli birinin leke tedavisi özeni oranında başarılı olacaktır.

Tedavi için; leke açıcı krem ve karışımlar, kimyasal peeling, mezoterapi, PRP ve Q anahtarlı lazerler kullanılır. Hangi yöntemin seçileceği, hastanın deri tipine, leke oluşma mekanizmasına, önceki tedavilerine göre belirlenir. En iyi sonuçlar hastaya uygun olan farklı tedavilerin birlikte/dönüşümlü kullanılmasıyla alınır.

Hidrokinon, mequinol, azelaik asit, arbutin ve deoksiarbutin, meyan kökü ekstresi (glabridin içerir), rusinol, resveratrol, retinoidler, askorbik asit, kojik asit, traneksamik asit, niasinamid, soya, kimyasal peelingler (glikolik asit, laktik asit, salisilik asit, trikloroasetik asit, pirüvik asit, jessner solüsyonu, AFA’lar), Q anahtarlı lazerler kullandığımız tedavi ajanlarıdır. Genellikle hekim bu çok sayıda leke açıcının uygun bir kombinasyonunu kullanır. Peeling içeriklerini ve asit oranlarını değiştirir, kremlerdeki etken madde yüzdelerini ihtiyaca göre seçer, gerek duyarsa eczaneden hazırlatarak tedaviyi kişiselleştirir. Yöntem ne olursa olsun (peeling, mezoterapi, lazer…) etkili bir tedavi için çoğu lekede tekrarlayan seansların gerektiği ve kremlerin haftalar/aylar gibi uzun süre kullanılacağı akılda tutulmalıdır. Lekenin oluşma nedenine bağlı olarak uygun hastalarda transenamik asit,antioksidanlar  gibi ağızdan ilaçlar da kullanılabilir.

Burada ülkemizde en çok reçete edilen leke açıcı krem içeriği olan hidrokinon’dan bahsetmekte fayda var. %2 ve %4’lük formu bulunan hidrokinon bazı hastaları ürkütüyor. Hücreler için toksik etkili ve kanserojen olabileceği yönünde kaygıları var. Karsinojenitesi tartışmalı, hücresel toksisitesi ise doğru çünkü ilaç zaten oksidatif hasarla etki gösteriyor (oysa diğer pek çok leke açıcıda antioksidan etki var.) Avrupa ve Japonya piyasadan geri çekmiş, ABD ise 6 aya kadar güvenli diyor. 6 aydan sonra zaten kendisi koyu bir leke (eksojen okronozis) yapabildiğinden 6 aydan uzun kullanmamasını genellikle öneririz yazarken. Tedavi şemalarında halen yerini koruyan, bazı lekeler için de 1. Basamak tedavi olan bir ilaç. Kontrollü bir kullanımla ilaçtan -yan etkileri minimize ederek- faydalanmak mümkün. (Bir hatırlatma yapmakta fayda var, lekesi olan pek çok hastanın evinde hidrokinon içeren leke kremi mevcuttur. Ancak çabuk bozulan bir ürün ve bozulduğunda rengi kahverengiye döner, etkisi azalır, kullanılmamalıdır.)

Güneşten Korunma

Zahmetli geliyor ama şunu bilmek işe yarıyor; en iyi “antiaging” güneşten korunmadır. Cilt yaşlanmasının %20 kadarı yıllar ve zamandan, %80’i ise güneşten kaynaklanır. Antiaging kremler, tedaviler, kozmetik uygulamalar için harcanan emek göz önüne alınırsa güneşten korunmak çok daha kolay. Bir taşla üç kuş; güneşten korunma alışkanlığı olanlar; deri kanserinden korunur, erken yaşlanmaz, leke oluşmasını önler.

Bu konuda farklı branş hekimleri size farklı önerilerde bulunuyor ki haklısınız. Fizik tedaviciler D vitamini için “Güneşe çıkın.” diyor, cildiyecilerse “Aman, güneşten korunun!” Üstelik onlar güneşin tepede olduğu, gölgenizin boyunuzdan kısa olduğu saatleri öneriyor D vitamini sentezi olması için, biz ise özellikle o saatlerde güneşten kaçının diyoruz. Çalışmalar, güneşten koruyucu kullananların kullanmayanlara göre, D vitamini seviyesinin biraz daha düşük olduğunu gösteriyor ama yine de normal sınırlar içinde düşük. Denge sağlamak ve kişiye göre bir yöntem belirlemek gerek.

Koruyucuları ideal şekilde sürmek pratikte mümkün olmadığından (iki saatte bir ve yeterli miktarda) güneşe maruziyet mutlaka olacak, tam bir bariyer yok yani. Ve D vitamini sentezi için yüz ve kollar gibi küçük vücut alanlarının günde 15 dakika güneş görmesi kafi.

D vitamini eksikliği açısından yüksek riskli olanlar korunmak yerine güneş maruziyetine öncelik verebilir. Ailesinde ya da kendisinde cilt kanseri olanlar ise güneşten korunmaya öncelik vermelidir, gerekirse de D vitamini için ilaç takviyesi yapılabilir. Her birey için geçerli mutlak bir doğru yok bu konuda. Hekimleriniz birlikte bir orta yol bulacaktır.

Çillerden söz etmeden geçmek olmaz. Tedavi etmemek için direndiğim, hastanın psikolojisini kötü etkilemediği sürece de etmediğim, insana ayrı bir hava ve sevimlilik kattığını düşündüğümüz çiller… Kolay kaybolur, bir o kadar kolay da nüks eder. Yine de tedavi ve güneşten korunma ile birkaç yıllık çilsiz/az çilli dönemler mümkün. Gerekirse birkaç yıl sonra tedavi tekrarlanır.

Sonuçta, hastalarımızın beklediği %100 garantiye karşın pek çok leke türünde gönül rahatlığıyla verebileceğimiz oran lekenin %60-70 oranında azalacağıdır. Bununla birlikte, güncel leke tedavilerinde kullanılan maddeler ve yöntemlerin cilt yenilenmesi, kollajen yapımının uyarılması, antiaging etkileri de olduğundan tazelenmiş bir cilt sayesinde – leke hangi oranda azalırsa azalsın- memnuniyet sağlanıyor.