Madem ki işimiz estetik üzerine, “Neye güzel diyoruz?” irdelemeye değer. Kozmetik alanıyla daha çok uğraşmaya başladıkça kafamda sürekli dönen, sorular sorduğum bir kavram oldu “güzellik”.
Kadının seyirlik bir nesne olarak ele alınışı, devasa kozmetik endüstrisi, ataerkil yapının ve medyanın dayatmalarından söz edebiliriz ama bu yazıda daha yalın bir yolda ilerleyeceğiz. Basit bir gerçek var; bilgi gibi, güzellik de güçtür. Güzelliğe dair algı ve reaksiyonlarımız çok köklüdür ve bilinçdışı işler.
Adil değil elbette ama bebeklikten yaşlılığa kadar fiziksel cazibe bir avantaj olmuştur. İster sevimlilik içersin, ister cinsel çekicilik. Güzel kabul edilen insanların sosyallikte, akademik başarıda, iş yerinde kazandığı para miktarında diğer insanlara göre fazlalık mevcuttur. Hatta suç işlediklerinde yargılama sonucu cezaların da daha az olduğu gözlenmiş.
Güzel olmanın evrensel standartları, çağlar boyunca değişmeyen kriterleri mi var, kültüre ve dönemlere göre değişen güzellik anlayışları mı?” Güzelliğin mutlak belirleyicileri mi vardır yoksa algıyla mı ilgilidir?” sorusu Eski Yunan’dan bu yana filozofları da meşgul etmiş eski bir tartışma konusu. Cevap; hepsi de geçerli.
Zamansız güzellik denen, her çağda, her kültürde kabaca aynı olan güzellik kriterleri esas olarak biyolojik yanımıza hitap ediyor. Bazı biyolojik özellikler, sağlık, zindelik ve doğurganlığa işaret ediyor.
Nasıl kadınlara güzel deriz? Gözleri iri, elmacık kemikleri belirgin, dudakları dolgun (östrojen), vücudu kum saati şeklinde (bel /kalça oranı 0.7, sağlıklı ve doğurganlığa uygun oran), teni pürüzsüz ve lekesiz (sağlık), kalçası çıkık, geniş ve yuvarlak hatlı (çocuk doğurmaya uygun anatomi), yüzü oval (östrojen etkisi), yanakları kırmızı (sağlık ve doğurganlık işareti), yüzü ve bedeni simetrik (sağlık ve parazit hastalığı olmadığının belirtisi),diri meme (çok süt verir algısı)…
Nasıl erkeklere yakışıklı deriz? Simetrik, uzun boylu, geniş omuzlu, kaslı, güçlü (çocuğumu koruyabilir), köşeli, belirgin çene ve keskin hatlı kaslı bir yüz (testosteron)…
Güzelliğin Rakamları ve Oranları
- Eski Yunan’da keşfedilen “altın oran” kavramı, sanatta, mimaride olduğu gibi, insan bedeninde de fark edilmiş ve gerek beden, gerek yüz için bu oranlar ve rakamlar tıpta yer bulmuştur.
Estetik ameliyatlar ve kozmetik uygulamalarda gözettiğimiz ve bize yol gösteren bu oranlar fikir vermekle birlikte ne varlığı güzellik için yeterlidir, ne de buna uymayanlar çirkindir diyebiliriz çünkü -yazının sonunda bir kaçını vereceğim- aksi örnekler çok.
- Erkeklere aşağıdaki kadın siluetleri gösterilip, kadınlar hakkında bilgiler verilmiş. Deneyin sonunda en iyi hatırlanan kadın 0.7 bel/kalça oranına sahip olan kadın olmuş. Kadının adı, mesleği, hobileri, eğitimi, yaşı değil hatırlamayı belirleyen; bel/kalça oranı.
0.7-0.8 arası oranı olan kadınlar şanslı, kaç beden giyerlerse giysinler.
Bilinçdışı işleyen bu süreçte erkekleri suçlamadan önce 0.7 ya da kum saati görünümlü kadın bedeni neden bu kadar önemli ve evrensel diye sorabiliriz: Hem sağlık, doğurganlık göstergesi, hem de feminenlik. Östrojen etkisiyle yağlar kalça bölgesinde toplanırken, testosteron etkisiyle yağlar göbek etrafında birikiyor. (Bu arada aynı bilinçdışı düzeneklerin kadında da olmaması için neden yok. )
- Evrim açısından iki temel değer var; hayatta kalma ve doğru eşi seçerek sağlıklı nesillerle soyu sürdürme. Bunlar riske atılamayacak denli önemli. Her tür, milyonlarca yılda bu estetik şablonları edinmiş olmalı. Bize güzel, estetik gelen biçimleri belirleyen; güzellik karşısında etkilenmemizi, ona doğru çekilmemizi, ondan haz duymamızı sağlayan bu şablonlar her birimizin içinde var. Beni en çok şaşırtan, ilk insanların el baltalarını yontarken verdiği damla şeklinin sadece ihtiyaçtan, ergonomiden değil, estetik olmasından kaynaklandığı yorumu oldu. İlk iki fotoğraf, ilkel insanların eseri. Kabul edelim ki hala çok güzel görünüyor biçimleri.
- Bunu belirtmek üzücü ama ayna karşısına geçtiğimizde allığı yüzümüzün neresine süreceğimiz sorusunun cevabı -ki önemli bir meseledir bu- adet döngüsü sırasında en doğurgan olunan günlerde, hormonların etkisiyle yüzümüzün kızaran bölümü olmasıdır:
Daha acıklı bir görüntü var, makak maymunlarının da en doğurgan olduğu dönemde yüzleri kızarıyor. Sadece yüzleri de değil, resimde görüldüğü üzere mabadları da…
- Benzer bir fonksiyon topuklu ayakkabılar için de söz konusu; kadının beli ile kalçası arasındaki kıvrımın -dolayısıyla omurganın- açısı gebelik boyunca önemlidir. Artık tahmin edersiniz, açı ideale (optimum açı 45 derece) yaklaştıkça kadın daha çekici görünür. Açının artması için de yüksek topuklu ayakkabılar kullanılır.
Kozmetik endüstrisi ve hatta biz hekimler de aslında bu bilinçdışı süreçleri manipüle etmeye hizmet ediyoruz. İnce dudaklar dolguyla kalınlaştırılır, rujlarla çekicilik artırılır, elmacık kemikleri enjeksiyonlarla belirginleştirilir, küçük memeler için dolgulu sütyen ya da silikonlar kullanılır, kalça/bel kavsini belirginleştirmek için topuklu ayakkabılar giyilir, cildi pürüzsüz göstermek için epilasyon yapılır, kapatıcılar, fondötenler kullanılır, gözleri küçük olanlar far ile büyük gösterir, solgun yanaklara allıkla doğurgan ve sağlıklı imajı verilir…
Zamansız güzellik nitelikleri, toplumun dayatmasından bağımsız, biyolojik yanımızla algılayıp seçtiğimiz niteliklerdir. Kuşaklar boyu, evrimsel seçilimle beynimize sinmiş; doğurganlığı ve gelecek nesillerin sağlıklı olmasını sağlama işlevi taşıyan güzellik şablonlarımız vardır. Çekiciliğin ve artistik güzelliğin sinirsel yolaklarının farklı olduğunu düşünenler var. Bence birine artistik/sanatsal anlamda güzel demekle birini çekici/seksi bulmak arasındaki sınırlar bulanık. Çekici bulma konusunda da evrim etkisi baskın, birinin bağışıklık sistemi bizden ne kadar farklıysa -bu, çocukların daha sağlıklı olması demektir- o kadar çekici buluyoruz.
Güzellik kavramının kültürlere, çağlara, modaya, akımlara göre değişen tarafları da var. Kaldı ki, canlı bir insanda ve hayatın içinde gözlemlenen “güzellik,” dergi kapağındaki fotoşoplu durağan “güzellik”ten epey farklı; çok katmanlı ve parametreli, doğal olmanın kusurları ve sihirlerinin anbean iç içe geçtiği dinamik bir estetiği içerir. “Çekici bulma” duygusu ise güzellik kavramını -evrimsel ya da kültürel temelli olması fark etmeksizin-aşan, bilinçdışının dehlizlerinden gelen farkında olmadığımız değişkenlerle biçimlenen bir his olsa gerek.
Aykırı Güzeller
Köşeli çene erkeksi, oval hatlı çene kadınsı diyoruz ama;
Üst dudak alt dudaktan ince olmalı diyoruz ama;
Yüzde simetri önemli diyoruz ama; Vivien Leigh için güzel demeyecek miyiz?
Ne var ki sağ kaşı yukarıdaysa?
Yüz oranları önemli diyoruz ama, gözleri fazla ayrık olan Romy Schneider çirkin midir?
Ve son olarak geniş omuzlar erkeğe yakışır ama söz konusu olan Ingrid Bergman ise kim ne diyebilir?