Homeopati üzerine yıllar önce meslektaşlarımın olduğu bir grupta yazdığım yazıyı paylaşıyorum. Birkaç teknik sözcüğe rağmen sonuna kadar sabredilirse anlaşılır bir metin:
Benveniste bir kuyuya taş atmış…
1988’de Fransız immunolog Jacques Benveniste dünyanın en saygın dergilerinden olan Nature’da bir makale yayınladı; çok çok seyreltilmiş IgE’lerin (antikorlar) bazofil degranulasyonunu aktive ettiğini saptadı, bu bulguların homeopatiyi desteklediği düşünüldü. Benveniste’in bulguları derlendiğinde, o kadar çok kez seyreltmeyle bir tane bile orijinal antikor kalamayacağı, sadece su molekülleri kalacağı saptandı. Benveniste buradan, sudaki moleküllerin yapısının/biçiminin biyolojik olarak aktif olduğu, yani suyun hafızası olduğu sonucunu çıkardı. Hatta ona göre bu bilgi elektronik hale getirilebilir, nakledilebilir, başka bir suya aktarılabilirdi.
Tabii bilim dünyasında bu devrimci buluş karşısında fırtınalar koptu. Suyun hafızasının olması o güne kadarki biyoloji, fizyoloji bilgilerini altüst eden bir keşifti. Her bilimsel çalışmada olduğu gibi kısa zaman sonra deneyin bağımsız laboratuarlarda tekrarlanması kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Ancak, Fransa, Kanada, İtalya ve İsrail’den gelen sonuçlar Benveniste’ninkilerle çelişkiliydi. Bunun üzerine Nature’ın editörü, yanına ünlü kuşkucu ve illüzyonist James Randi ile sahtekarlık saptama uzmanı olan Walter Stewart’ı alarak; Benveniste’nin ekibiyle birlikte deneyi tekrarladılar ancak orijinal sonuçlar tekrarlanamadı. Benveniste makalesini çekmek istemedi, deney protokolünün eşdeğer olmadığını iddia etti. Sonuçta ününe büyük gölge düştü ve çalışmaları için finans bulamadı. Nature’ın editörü de bu olaydan bir süre sonra istifa etti.
Homeopatiye inananlar bunları göz ardı edip Benveniste’in makalesini bilimsel kanıt olarak sunmaya devam ettiler, etmekteler.
Homeopatiye göre suya bir ilaç karıştırıyorsunuz. Bunu 1000 kez, sonra 10000 kez, sonra da 100 000 kez sonra daha da fazla seyreltiyorsunuz. Homeopatçıların iddialarına göre, bahsedilen ilacın belli bir reseptöre etkisi değişmiyor ve ilaç aynı etkiyi gösteriyor. Bu fizyolojik-biyokimyasal-farmakolojik olarak imkansız bir olay.
Buna rağmen suyun hafızası fikri çok tuttu, Masaru Emato adlı bir Japon suyun duygusal fotoğraflarını çekip yayınladı. Suyun karşısına geçip iyi duygular içinde olursak su kristallerinin dondurulduğunda simetrik, güzel şekiller aldığını, nefret, kızgınlık gibi duygular içindeysek kristallerin dondurulduğunda şeklinin bozulduğunu iddia etti. Hiçbiri kanıtlanamadı, bilim adamları tarafından yerle bir edildi ama bu fikirler virüs gibi yayıldı.
“Benzerin benzeri tedavisi prensibi” sadece tarihi öneme sahiptir. Analoji ile yapılan tedavilerin günümüzde tıbbi olarak anlamı yoktur. Homeopati sitelerine girdiğinizde, bizlere öğretilen farmakoloji bilgileriyle ilgisi olmayan bu maddelerin 72 derde deva olarak sunulduğunu görebilirsiniz.
Bu tür kursların büyük bir pazarı vardır. Bunların çok sayıda örneği mevcuttur ancak ne yazık ki homeopati derneğinin başında hekimler bulunmaktadır ve bu eğitimler(!) de ücret karşılığı hekimlere verilmek istenmektedir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar göstermiştir ki homeopatik tedavilerin istatistiksel olarak plasebodan üstünlüğü yoktur. Homeopati bugün, sahtebilim ve şarlatanlık olarak görülmektedir.
Homeopati hakkında bazı ülkelerde yasal yaptırımlar olmasına karşın (Örneğin ABD’de Wisconsin eyaletinde büyücülük addedilerek yasaklanmıştır.) dünyanın pek çok ülkesinde ciddiye alınmadığı için yasal yaptırımlar yoktur.
Homeopatik maddeler ne kadar sulandırılırsa o kadar etkili olurmuş. İllüzyonist Randi bununla ilgili olarak Florida’da bir adamdan bahsediyor; aşırı dozdan ölmüş çünkü o gün ilacını almayı unutmuş 🙂
….
Homeopatinin hikayesi böyle. Ölçülemeyecek kadar küçük bir içerikle etki ettiği için “ideal plasebo” olarak niteleyenler de var. Plasebo etkiyi tetiklemesi bazen işe yarasa da; her hasta, bilimsel kanıta dayalı, olası en iyi tedaviyi hak eder.