Genetik yatkınlığı olan kişilerde, ergenlik döneminden sonra, androjen(erkeklik) hormonların etkisi ile ortaya çıkan, kendine özgü bir desen oluşturarak ilerleyen saç kaybıdır. Genetik yatkınlık anne ya da baba tarafından kaynaklanabilir. Her iki cinste de görülebilmesine rağmen bu yazının konusu erkeklerde görülen şeklidir. (Kadınlardaki formu hem desen olarak hem de tedavisi açısından farklılık gösterir.) AGA sıklığı yaşla birlikte artar ancak başlangıç yaşı ve ilerleme oranı kişiye göre değişir. Ama süreç aynı tarzda işler;
Şekildeki Norwood saç kaybı skalası, aşamaları gösteriyor. Alın çizgisi şakaklardan M şeklinde geri çekilir, tepede açılma başlar, bunlar giderek büyür ve birleşir, sonuçta sadece ensede ve yanlarda bir miktar saçın kaldığı U şekline doğru ilerler. Desenin bu şekilde olmasının nedeni saçlı derinin farklı bölgelerinde testosteron hormonuna duyarlılığın farklı düzeylerde olmasıdır. AGA’da saçın dökülme nedeni kanda bulunan testosteronun daha aktif bir hali olan dihidrotestosterona (DHT) dönmesini sağlayan bir enzimdir; 5-alfa redüktaz 2 enzimi. DHT’a genetik olarak duyarlı saç folikülleri olanlarda AGA gelişiyor.
Ergenlikten önce düz bir çizgi olan alın saç çizgisi, muhtemelen yine DHT etkisiyle, bir miktar (fazla değil, toplamda kabaca bir parmak kadar) V şeklinde çekilmeye başlar. Bu, saç çizgisinin olgunlaşma sürecidir, %95 erkekte gözlenir, normaldir ve AGA’dan, kelleşmeden ayrı bir durumdur, karıştırılmamalıdır. 17-30 yaşları arasında yaklaşık on yılda tamamlanır (çabucak da tamamlanabilir) ve yüze, saçlara erkeksi görünümü verir.
AGA’da kıllarda minyatürleşme denen; güçlü, kalın ve koyu renkli saçların daha ince, cansız ve kısa saçlara dönüşümü tipiktir. Normalde günde 100 kadar saç telinin dökülmesi olağandır. Önemli olan dökülenlerin yerine gelen saçların nasıl olduğu ve dökülmenin AGA desenini izleyip izlemediğidir.
20’li yaşlarında genetik saç kaybı başlamış bir erkek hastanın kaygıları üzerinden sorularımızı soralım. (Diğer yaş grupları da merak edilenleri bu sorular üzerinden çıkarabilirler.)Geç kalmadan bir karar alması gerek ve yıllar içinde onu ne bekliyor tüm parametreleri bilerek bu kararı vermesi gerek. Tedavinin meşakkatli oluşu, maliyeti, uzun süreli oluşu hesaba katılmalı.
- Tanıdan emin miyiz? Saç dökülmem AGA mı?
Öncelikle Norwood skalasına bakarak, 1. Aşamada paniğe mahal yok. 2. aşamada da AGA mı yoksa saç çizgisinin yaşla birlikte olgunlaşması mı ayırmak gerek. Norwood 2, gri alandır, emin olunamayan durumlarda 2. aşamada izlemek, zamanın tanıyı açığa çıkarmasını beklemek seçilebilir.
Saç kaybının şekli önemlidir. Yaygın, AGA desenini izlemeyen, kafanın her tarafından olan bir saç dökülmesi pek çok nedene bağlı olabilir. Bazı ilaçlar (son altı ay içinde kullanılanların hesaba katılması gerekir,) demir, çinko, biotin eksikliği, tiroid hastalıkları, hızlı kilo verdiren katı diyetler, az protein alımı, ağır enfeksiyonlar, ameliyatlar, kronik hastalıklar, ağır metal maruziyeti gibi nedenler yaygın saç kayıpları yapabilir. Bunların ekarte edilmesi için hekim muayenesi ve tetkikler gerekebilir. Ayrıca hem AGA hem de yaygın saç kaybı aynı kişide mevcut olabilir. Klinik görünüm ve dermoskopide minyatür saçların görülmesiyle AGA tanısı kolayca konur.
- Tanıyı netleştirdik, ben AGA tipi saç kaybı yaşıyorum. Nasıl seyredecek? Kel kalacak mıyım? Ne kadar sürede kel kalırım? Başıma neler gelecek zaman içinde?
Norwood skalasına bir daha göz atalım. Saç kaybımız Norwood’da kaça denk geliyor şu anda; 3 diyelim, bunun öncesi geçmiş, sonrası geleceğinizdir kabaca. Ama herkeste aynı işlemez, sona kadar gitmeyebilir. (Bu aşamada aile büyüklerine bir bakın, genetik olarak yatkınlığınız sonucu neler olabilir öngörmek için.)
Jean Reno’daki gibi ortalarda bir yerde de kalabilir dökülme. İlla Norwood 6-7’ye ilerleyecek değil. Buna karşılık, sadece kulak üzeri ve ense bölgesinde ince bir bant kalana kadar da devam edebilir. Başlangıç yaşı ve dökülme hızı kişiden kişiye değişir. Ergenlik sonrası herhangi bir dönemde başlayabilir ama genellikle 30 yaşa doğru artar. Erkeklerin %14 kadarında, 15-17 yaş arasında yani erken yaşlarda başlıyor. 20 yılda yavaş yavaş da dökülebiliyor, birkaç yıl içinde hızlıca da. Bazen uzunca süreler sabit kalıp dönem dönem dökülme atakları da olabiliyor. Bize düşen her bireye özgü olarak bu süreçleri geciktirmek ve yavaşlatmak. Şunu söyleyebiliyoruz, erkeklerin 30’lu yaşlarda %30’u, 40’lı yaşlarda%40’ı, 50li yaşlarda %50’si genetik saç kaybına maruz kalıyor.
- Ne zaman tedaviye başlanmalı?
AGA ipuçlarını ergenlikten sonra (genellikle 20’li yaşlarda) vermeye başladığında tedavi arayışı başlıyor. Tedaviye erken başlanması saç kaybının, minyatürizasyonun ve AGA deseninin ilerlemesini önleyeceğinden önemli. Çünkü saçlar minyatürize ola ola en sonunda kıl folikülü kalıcı olarak kayboluyor. Saçlar sağlıklıyken ya da minyatürizasyon aşamalarında ilaçlar, losyonlar, PRP gibi tedavilere cevap verebilirken follikül kaybından sonra -kayıp olan yerler için- tek seçenek saç ekimi.
Ailede saç kaybı belirginse, erken yaşta saç kaybı başlamışsa, saç dökülmesi sürekli düşünülüyor ve üzüntü kaynağı oluyorsa tedaviye başlamak uygun olur. AGA nedeniyle saçların inceldiği bir bölge gözlendiğinde başlanabilir tedaviye. İş işten geçmeden, erken harekete geçmek tedavinin etkinliğini artırır.
- Önünde sonunda dökülecek, tedavi de çok zahmetliymiş, sürekli ilaç kullanımı vs. Kendi haline mi bıraksam?
Bu seçenek değerlendirilmelidir. Kişisel bir karardır. Erkek tipi saç dökülmesi yaşayanların hepsi aynı tepkiyi vermez. İlk fark edildiğinde çoğunlukla bir üzüntü, çaresizlik hissi, gelecekte nasıl olacağı kaygısı –özellikle erken başlangıçlı ise- yaygın olsa da, zamanla kimileri adapte olur, aldırmaz, yaşar gider. Bir başka grup ise saç kaybını önemli bir sorun olarak görür ve tedavi arayışı içine girer.
AGA, fizyolojik bir durum sayılabilir çünkü fiziksel bir hasar yok vücutta. Ancak insan biyo-psiko-sosyo-kültürel bir varlık sonuçta. Biyo kısmında problem yok ama AGA için psiko-sosyo-kültürel realiteler var kaçamayacağımız. Saç, psikolojik, sosyal ve seksüel etkileri olan bir parçamız. Belirgin saç kaybı olan kadın ve erkekler hakkında yapılan çalışmalar saç kaybı olanların toplum tarafından “daha yaşlı, daha güçsüz, daha başarısız, daha az zeki ve fiziksel olarak daha az çekici “ olarak algılandığını gösteriyor. Saçma ama böyle. Homer’in İlyada’sında bile kellik bir çirkinlik işareti olarak geçiyormuş. 2016’da yapılan bir çalışma, kültürle gelen iyi bir haber sunuyor; bulgular, fiziksel çekiciliğin azalmasını onaylamakla birlikte, kadınların kel erkekleri dominantlık, zeka, eğitim, bilgelik, entelektüellik, sosyal statü yüksekliği, yardımseverlikle eşleştirdiğini ve kel erkeklerin sosyal olarak olgun bulunduğunu göstermiş. Saç kaybının olumlu algılanması gençlerde değil de, orta yaşın üzerinde saçı dökülenlerde görülüyor daha çok.
Bir de saçsızlığın yakıştırıldığı kişiler var. Zidane gibi.
Gençlik döneminde saçları kazıtıp saçsızlığın yakışıp yakışmadığına bakmak da tedavi için karar vermede yardımcı olabilir. Belki de çok rahat kabullenilecek bir görüntüsü vardır saçsız halin.
- Ben tedavi ile uğraşamam, bekleyeyim dökülsün, saç ektiririm sonunda, kesin çözümle kurtulurum.
Yapılabilir elbette. Gerçekten ekilen saçlar ömür boyu kalıcı olan ense kısmından alındığı için başarılı bir ekim sonrası ekilen saçlar da ömürlük oluyor. Ama AGA’yı statik bir durum olarak algılamamak gerek. Saç ekimi sonrası bile süreç devam ediyor, ekilen saçların arasındaki alanlardan dökülmeler oluyor. Özellikle de genç yaşta ekim yapıldıysa. 30 yaşında ekim yapıldı diyelim, 40’ta, 50’de dökülecek olan saçlar yine dökülecek. Yine saç ekimi öncesi ve sonrasında Finasterid ve Minoksidil kullanımı, PRP, mezoterapi gibi tedaviler saç ekim sonucuna katkı sağlıyor. Sonuçta saç ekimi de yapılsa biraz emek ve sabır göz çıkarmaz.
20 yaş altında AGA için ekim yapılmaz. 25 yaş üzerinde ekim yapılır genellikle. 20-25 arası kişiye göre değerlendirilir. Ekim için en ideali ön saç çizgisinin iyice oturduğu, saç dökülme deseninin net bir şekilde belirdiği zamandır. 30’dan sonrası tercih edilir o nedenle. Norwood 6 ve 7 de saç ekimi için uygun değildir. AGA ilerleyicidir ve saç ekimi planlanırken bu hep akılda tutulur. Süreç ilerleyip doğal olmayan bir görüntü oluşursa ikinci ekim için yeterli rezerv var mı? Ekilecek saçın alınacağı ense bölgeniz yeterince güçlü değilse saç miktarı açısından, saç ekimi için uygun aday değilsinizdir.
- Yeni gelişmeler yok mu? Bilim ve tıp o kadar gelişmişken neden saçlar için bir çözüm bulunamıyor? Zahmetsiz bir tedavisi neden yok?
Çalışmaları yapılmakta olan pek çok ilaç adayı var. Kök hücre aktivasyonu sağlamak, saç klonlamak hedeflerden bazıları; bimatoprost, latanoprost, topikal fluridil çalışmaları sürüyor vs. Hep birlikte bekliyoruz. Genç hastalara tedavinin amacını anlatırken son yıllarda şunu çok söylemişimdir “ Saçlarını korursanız, folikülün tamamen kaybını geciktirirseniz önümüzdeki yıllarda çıkması muhtemel tedaviler için saçınızda etki edecek bir hedef bırakmış olursunuz.” Tabii ki nelerin keşfedileceğini ve kime yetişeceğini öngöremeyiz ama şu anki gençler için hala geçerli bir mantık bu. Hem yolda ilaçlar var araştırılan, hem de normalde 10-15 yıl olan bir ilacın piyasaya çıkış sürecini, birkaç yıla düşürecek gelişmeler olmakta. Bunu gözetmeye değer mi, hasta kendisi değerlendiriyor.
- Genetik yatkınlığım var tamam ama babamın, dayılarımın 30’larında dökülme olmuş. Benim neden bu kadar erken başladı?
Maalesef bunu biz de sık gözlüyoruz. Günümüzde genç erkekler benzer genetiğe sahip babalarından, dayılarından daha erken yaşta saç dökülmesi ile karşılaşıyorlar. Olası pek çok nedeni var ancak nadir bir durum değil.
- Tedavi olunca düzelme ne zaman başlayacak? Saçlarım eski haline dönecek mi?
En sık yapılan hatalardan biri de ilaç etki göstermedi düşüncesiyle 2-3 ay içinde tedaviyi bırakmak. Tedavide kullanılan Finasterid için de, Minoksidil için de; saç dökülmesini durdurucu etki tedavi başladıktan 3-6 ay sonra, yeni saç çıkışı ise 6-12 ay sonra ortaya çıkar. Keza PRP ve Mezoterapi uygulamalarında ancak birkaç seanstan sonra dökülmenin azaldığını/durduğunu görüyoruz.
Tedavinin hedefi çocukluğumuzdaki saç yoğunluğuna dönmek değil. Asıl amacımız ilerlemenin durdurulması. Bunun anlaşılması önemlidir. AGA’da dökülme yıllar içinde ilerler. Norwood skalasını hatırlayın. Tedavi sadece şu anki saç miktarı üzerinden belirlenmez, birkaç yıl ya da on yıl boyunca sürecek olan dökülmeyi engellemek istiyoruz. Ayrıca, minyatürizasyonun durması, sağlam foliküllerdeki minyatürleşen saçların kalınlaşıp güçlenmesi ve dökülmeyen, geride kalan saçların daha güçlü ve sağlıklı olmasına da yarıyor tedavi. AGA söz konusuysa mevcut saçı korumak önemli bir hedef. Günümüzdeki tedaviler ile hastalığın ilerlemesi durur ve kısmi olarak yeni saç çıkışı sağlanır. Folikül kaybı olduysa, gideni getirecek bir ilaç tedavisi yok maalesef.
- Tedavi olmak istiyorum da çok fazla ürün var piyasada. İlaçlar hakkında da çok kafam karışık yan etkileri varmış. Ne kullanmalıyım?
Kafa karıştıracak bir durum yok, tedavi seçenekleri sınırlı zaten. Piyasada -bir kısmı bazı aktif maddeler içeren- fazlaca vaatkar kozmetik ürün var, o ayrı. Erkek hastada genetik saç kaybında altın standart bellidir. Günde 1 tablet Finasterid(1mg) yutulacak + Minoksidil içeren losyon sabah akşam 5 fıs haricen sıkılacak. Sadece bu iki ilaç FDA onayı almıştır AGA tedavisi için. PRP ve mezoterapi de etkili ancak önceki seçeneklere yardımcı tedavi olarak düşünülmeli, tedavi alternatifi olarak değil. Yani önce Finasterid tb ve Minoksidil losyon (birlikte ya da herhangi biri kullanılacak) yanına PRP ve/veya mezoterapi eklenecek. Kombine tedaviler daha etkilidir. Bütün bunların dışında cerrahi seçenek olarak saç ekimi yapılabilir.
Finasterid 1mg: Hakkında en çok tereddüt edilen ilaç. Propecia adıyla piyasada. Geri ödeme kapsamında değil. Belli bir aylık maliyeti var ve yıllarca (en az 1 yıl) kullanımı gerekiyor. Etki en erken 2-3 ayda başlıyor ama belirgin etki 12 ay civarında ortaya çıkıyor. İlacı kesince saç kaybı devam ediyor ve saçlı derideki etkisi 1 yıl içinde kayboluyor. % 2 kadar seksuel yan etki yapma ihtimali var. Bunlar çoğunlukla geçici olan, ilaç kesildiğinde düzelen; libido kaybı, ereksiyon sorunları, sperm miktarı ve kalitesinde azalma. Ayrıca memede büyüme yapabilir.
Böyle sıralayınca Finasterid tb.’i kimse kullanmak istemez diye düşünebiliriz. Ama yıllarca kullanan ve memnun olan pek çok hasta var. Çünkü ilaç etkili. AGA’da en etkili, ilk basamak ilaç bu. Finasterid, Tip 2 – 5 alfa reduktaz enzimi etkisine engel oluyor. Yani testosteronun dihidrotestosterona dönüşümünü (hem kanda hem saçlı deride %70 oranında) önlüyor. (Aynı etki nedeniyle 5mg olarak prostat büyümesinde kullanılmakta.) %88 oranında saç kaybını yavaşlatıyor, %66 oranında saçları yeniden büyütüyor. FDA onayını 1997’de almış. O yıllardan bu yana kullanılıyor ve 5 yıllık 10 yıllık çalışmaları var. İşin özeti, hem hekim değerlendirmesine göre, hem hasta değerlendirmesine göre, hem fotoğrafik değerlendirmeye göre, Finasterid AGA’da etkili. Yıllarca, on yıllarca etkili, yeter ki düzenli kullanılsın.
Finasterid, genel olarak iyi tolere edilen bir ilaç. Önemli bir ilaç etkileşimi bildirilmemiş. Yıllarca kullanılacak bir ilaç için etkileşim olmaması önemli. Mental bazı yan etkileri açısından da (depresyon gibi) hekim değerlendirmesi gerekir kullanmadan önce. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da, tabletlere gebe kadınların dokunmaması gerektiği. Deriden emilen ilaç gebe kadının karnındaki erkek çocukta DHT etkilerini engellerse çocuğun gelişimine zarar verir. DHT üzerindeki etkisi saçlı deride ve prostatta gözleniyor. Prostat açısından dikkat edilmesi gereken nokta prostat kanseri için takipte kullanılan PSA düzeylerini Finasterid’in baskılıyor olması. Yani Finasterid kullanan bir kişi PSA ölçümü yapılacağı zaman hekimine ilaç alıyor olduğunu belirtmeli çünkü ilaç sonucu daha düşük gösteriyor. Aslında bu duruma pratikte sık rastlanmaz çünkü Finasterid’in kullanıldığı yaşlar saçın korunmasının istendiği 25-45 arası genellikle, PSA takipleri ise ileri yaşlarda yapılır.
Elimizde androgenetik alopesi için pek çok avantajı olan etkili bir ilaç var ama efsanesi de bol bir ilaç, seksüel yan etki ihtimali söz konusu olunca pek çok kişi kullanmaktan kaçınıyor. 5 yıllık, plasebo kontrollü, çift kör, 1553 kişi ile yapılmış bir yayın var: Finasterid 1 mg/gün kullananlarda %1.8 seksüel arzu kaybı, %1.3 ereksiyon güçlüğü, %0.8 meni azalması olmuş ama aynı yayında plaseboda bu etkiler sırasıyla %1.3, %0.7, %0.4 oranında görülmüş. Bu, hekimler açısından; çoğu hastada seksual yan etki gözlenmediği, plasebo ile Finasterid arasında yan etki açısından büyük farklar olmadığı anlamına geldiğinden, güvenli bir ilaç olarak görülür ve -en azından yurt dışında- hekimler AGA’da Finasterid’i reçete etmekten çekinmiyorlar.
İnternet forumlarında, sosyal medyada kalıcı seksüel yan etki olan vakalara dair iddialar var, davalar açılmış, ancak sıklığı nedir, kimlerde görüldü, başka nedene bağlı olabilir mi söz konusu etkiler bilmiyoruz. Finasterid’de seksüel yan etkilerin genelde ilaç kesilince geçtiği görülüyor. Prospektüste genellikle/çoğunlukla benzeri ifadeler yazıyor. “Post Finasterid Sendrom” adı altında anılan bu kalıcı yan etkiler olasılık dahilinde sonuçta. ABD’de prospektüste seksuel yan etkilerin kalıcı olabileceği bilgisiyle birlikte belirtilmesi zorunlu olmuş durumda.
Finasterid için yapılan bir yorum da -yayınlarla desteklenen- şöyle, 2018 yılında, internet, forumlar, sosyal medya, erkek dergileri vs. gibi mecralarda çokça tartışılan Finasterid yan etkileri ilacı kullanmaya niyetlenip şöyle bir internetten bakayım diyen kişide, yan etkilerin gerçekleşeceğine dair bir korku ve beklenti yaratabiliyor. Plasebonun tersi olan nosebo etki prospektüs okuyan ve internette dolaşan herkes için hatırda tutulmalı. Üstelik karaciğer için muhtemel bir yan etkide nosebo çok geçerli olmayabilirken, seksüel davranış gibi psikolojik durumla yakın ilişkisi olan fonksiyonlar nosebo etkiye daha duyarlı olabilir.
İlacı memnun bir şekilde yıllarca kullanan pek çok hasta olduğu gibi, şu anki bilgilerimizle, dihidrotestosteronun uzun süreli baskılanması karşısında ortaya çıkacak yan etkiler hala tartışmalıdır.
Bu gruptaki diğer iki ilaçtan kısaca söz edelim:
Dudasterid: Finasterid’den farkı hem tip 1 hem tip 2 5-Alfa redüktaz enzimini baskılaması. AGA’da Finasterid’den daha etkili ancak seksüel yan etki Finasterid’den daha sık. (Yan etkileri benzer diyen yayınlar da var.) Finasterid’in Dudasterid’e göre bir avantajı da, hakkında daha fazla yayın olduğu için yan etkilerini tahmin edebiliyor olmamız.
Finasterid jel: Hem saç dökülmesin hem de vücutta başka yan etkiler yapmasın diye Finasterid’in saçlı deriye uygulanabilecek formları üzerine çalışmalar yapılıyor ancak diğer yan etkileri ekarte edebilen etkili dozda bir form elde edilmiş değil.
Minoksidil: Keşfedilme süreci ilginç; dirençli yüksek tansiyonun tedavisi için ağızdan alınan bir ilaçken hastaların %100’e yakınında aşırı kıllanma yaptığı gözleniyor ve solüsyon formu geliştirilerek saç dökülmesi için kullanılmaya başlanıyor. Etki mekanizması üzerine çeşitli hipotezler var ancak en önemlisi follikülün kan dolaşımını dolayısıyla beslenmesini artırıcı etkisi. Etkili; saç kalınlığını, sayısını ve ağırlığını artırıyor, minyatürizasyonu önlüyor. Erkekler için %5’lik, kadınlar için %2’lik formu var. Erkek hastalar için %5’lik formu sabah akşam kuru saçlı deriye 5 kez sıkılarak kullanılır ve en az 4 saat saçlar yıkanmaz. İlk haftalar saç dökülmesinde artış olabilir. Bunun önceden bilinmesi ilacın kesilmemesini sağlar. Tedaviye devam ettikçe de bu sorun çözülür. Bazen saçlı deride kuruluk, tahriş, egzama bulguları yapabiliyor. Bu tür bulgular gelişirse köpük formu denenebilir, köpük formunda daha az görülebilir.
Ayrıca kullanım sonrası ellerin iyice yıkanması, ilaç sürülüp hemen yatılmaması gerekir. Temas ettiği yerlerde kıllanma yaptığı için etkili bu ilaç sonuçta. İstenmeyen yerlerde kıllanma yapabilir.
Ne zamana kadar kullanacağız Minoksidil’i? Kullanabildiğimiz kadar. Hastalık genetikse ki AGA öyle, sürekli kullanılacak. Arada saçımı dinlendireyim demeden, ara vermeden. Kestiğimizde dökülme devam edecek çünkü.
PRP (Platelet Rich Plasma/Trombositten Zengin Plazma): Kişinin kendi kanının alınıp santrifüj işleminden geçirilmesiyle sonucu kandaki trombositlerin biriktiği kısmın izole edilerek tekrar kişiye enjekte edilmesi işlemidir. Nasıl etki eder: Elde edilen trombositlerden yoğun kısımda 10 dakika içinde trombosit hücrelerinden büyüme faktörleri, bazı proteinler (kemokinler, sitokinler gibi) salınmaya başlar. Bunlar, doku yenileyici, gençleştirici, yara iyileşmesini hızlandırıcı özelliği olan maddelerdir ve yoğunlaştırılmış şekilde dokuya verilirler. PRP, ilk önceleri iyileşmeyen yaraların, yanıkların, bacak ülserlerinin tedavisi için kullanılırken, dokudaki gençleştirici etkisi nedeniyle dermatolojide artık antiaging amaçlı da uygulanmaktadır. (Bunun dışında, plastik cerrahi, ortopedi, fizik tedavi, periodontal cerrahi gibi branşlarda da kullanılır.)
Saç dökülmesi için PRP kullanımına gelirsek, AGA’da etkili , kolay, güvenli bir yardımcı tedavidir. Kıl büyümesini uyarıyor, folikülün dolaşımını artırıyor, folliküler kök hücre gelişimini tetiklediği ve anagen fazı uzattığı düşünülüyor. AGA’ya yönelik olarak yapılan plasebo kontrollü çalışmalarda etkili olduğu saptanmış. Yaptıkça da artan bir etki. Güvenli de. Kıl çapı ve yoğunluğunda anlamlı artış gösterilmiş. Ancak optimal tedavi rejimi bilinmiyor. 3-4 haftada bir toplam 3-4 seans yapan hekimler olduğu gibi, 2 haftada bir 6 seans yapan hekimler, PRP/Mezoterapi seansları şeklinde dönüşümlü uygulayanlar var. Hastanın verdiği klinik cevaba göre de planlama yapıyoruz.
Mezoterapi: Saçların dökülmesini durdurmak, yeni saç çıkışını aktifleştirmek, mevcut saçları korumak, kalitesini artırmak ve canlandırmak için belli periyotlarla deriye yapılan enjeksiyonlardır. Özel kokteyller ile saçlı deriye vitamin, mineral takviyeleri yapılır. Minoksidil, Finasterid, Dusasterid, biotin, çinko, vb. vitaminler, mineraller, kök hücreler gibi maddeler kullanılır. Bunların içinden sadece Minoksidil ve Finasterid’le yapılan mezoterapinin AGA’da etkinliği yayınlanmıştır. Mezoterapi ile saçlı derinin mikro dolaşımı artırılır. Kıl foliküllerinin kanlanmasının artması daha iyi beslenmelerine ve gelişmelerine olanak sağlar. Saç mezoterapisinin diğer ilaç tedavilerine üstünlüğü, ilaçların çok küçük miktarlarda lokalize uygulanmasıdır. Saç mezoterapisi AGA’ya yönelik olarak Finasterid ve Minoksidil içeriğiyle yapılabileceği gibi, mevcut saçları güçlendirmek amaçlı diğer mezoterapi karışımlarıyla da uygulanabilir.