Botox’u pek de seven bir hekim değilim. Dolgu enjeksiyonlarını daha fazla beğenirim mesela… Düzenli Botox yaptığım hastalarım da bunu bilir. Yaparken de –aksi yönde bir istek belirtilmemişse- minimal ve belli olmayacak şekilde olan Botox enjeksiyonlarını tercih ederim. Dünyada en çok yapılan kozmetik uygulama halen Botox. Muayenehanemde de öyle… O nedenle bu yazı biraz kendi ayağıma sıkmak da olabilir 🙂
Botox’un mantığı şöyle; yüzdeki mimik kaslarını birkaç aylığına durduruyor. Kaslar kasılamayınca üzerindeki cilt buruşmuyor ve o ciltte kırışıklıklar oluşamıyor, olanlar da zamanla azalıyor. Bu işlevi o boyutta yapabilen başka bir madde, ilaç vb. yok. Bu nedenle de Botox çok popüler.
Ancak bu güzel özelliklerin bazı bedelleri var ki komedi programlarına, karikatürlere defalarca konu olmuştur. Tam blok yani kasların hiç hareket edemeyeceği derecede kuvvetli yapılan Botox sonrasında ne üzüldüğünüz ne sevindiğiniz ne öfkeniz anlaşılabilir. Adı üstünde; Botox’la mimik kaslarını engelliyoruz. Mimik kasları da bu ifadeleri aktarmaya yarıyor.
Hafif yapılan Botox’la kaslar sadece zayıflıyor; böylece hem cilt kırışıklığı zamanla azalıyor, dinlenmiş ve genç bir görünüm sağlanıyor, hem de ifade kaybı olmuyor/az oluyor.
Eskiden beri hastalarıma hafif Botox’un kullanımda daha iyi olduğu yönünde telkinde bulunurum. Kuvvetli yapılmış Botox ile fotoğraflarda harika görünebilirsiniz ama bu işlemin iyi yapıldığını göstermez. Botox’unuzun kullanım sırasında ne kadar doğal göründüğü,
ayna karşısına geçip çeşitli mimikler yaparak kendi kendinize konuşabilirseniz anlaşılır. Uygulamanın hedefi mimik kasları olduğundan işlemin kontrolünü de fotoğrafla değil hareket halindeki yüzle yapmak mantıklı.
Mimik kaybının insanlar arası iletişimde sıkıntı yaratacağını düşünenler var. Bu düşüncelerin taraftarı az değil ve sesleri yüksek çıkabiliyor. Ben de mimiklerin önemli olduğu mesleklerde -oyunculuk, zihinsel engelli eğitmenliği gibi- Botox’un yaptırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Oyuncu Botox’u, sanatçı Botox’u diye bir şey yoktur. “Act”ın hakkını vermek isteyen her gerçek oyuncu da bunun farkındadır. Aynı şekilde sözel iletişim kurulamayacak kadar küçük bebeği olan annelerin Botox yaptırmaması gerektiğini düşünüyorum. Evrim milyonlarca yılda bizi onlarca mimik ve binlerce mikromimikle donatmış; minnacık bebeğin kafasını karıştırmanın, sosyal ve psikolojik gelişimini bozmanın alemi yok.
Ama biraz daha mahrem bir konu var ki o konuda sadece bir kaç bilimsel yayın var ve cılız seslerle dillendiriliyor: Genç görünmek ve daha çekici olmak için yapılan Botox enjeksiyonlarının cinselliği ketlediği yönünde fikirler… Bu yaklaşım temelsiz değil ve sinir sisteminin işleyişiyle ilgili bir mekanizması var. Konu bilimsel çalışmaya açık olduğundan bir gün bunu yapmak isteyen bir meslektaşım buraya denk gelirse diye kaynak da ekleyeceğim.* Ama önce neden söz ettiğimizi görelim:
Cinsel doyum sırasında kullanılan/kasılan kaslar
Klasik üst yüz Botox enjeksiyonu ile kasılmasını engellediğimiz/azalttığımız kaslar
İki insan karşılıklı geldiğinde konuşurken, susarken, her an birbirlerinin yüzünden veri alırlar, bunu her iki taraf da beyninde işler ve bir sohbetin ahengi de bu şekilde sağlanır. Yüzümüzdeki ifadelerin beynimizde “Ben şu an nasıl hissediyorum?” algısına katkısı var. Yani kaşlarım çatık, suratım asıksa beynim benim sıkıntıda, depresyonda olduğumu algılıyor. Hatta bunun psikiyatride avantajları keşfedilmiş ve depresyondaki hastalarda kaşların arasına yapılan Botox’la ifadeyi gevşetmenin depresyon tedavisinde ve olumlu duygulanımı sağlamada faydalı olduğuna dair epey bilimsel yayın da mevcut.**
Ayrıca beynimizde bazı özelleşmiş hücreler var, bir şeyi biz yapmasak ve hissetmesek de karşımızda birisinde gördüğümüzde karşıdaki kişinin ne hissettiğinin taklidini/benzerini bize yaşatıyor. Bunlara “ayna nöronlar” deniyor. Ayna nöronlar empati yapabilmede temeldir. İletişim sırasında da karşılıklı iki kişinin hislerinin ortaklaşmasını ve diyalogun ahengini sağlar. Hatta daha ayna nöronlara varmadan bile karşılıklı iki kişi bilinçsiz olarak birbirlerinin yüz ifadesini hafifçe taklit ederler ki bu da mimik kaslarıyla olur. İşin özeti yüz ifadelerimiz ve beynimiz arasında sürekli bir geri bildirim döngüsü vardır ve bu bizim sohbetimizin, davranışlarımızın seyri sırasında belirleyici bir etkendir.
Burada cinsel davranışla ilgili iki mesele var; ilki çiftin iletişimindeki mekanizmanın mimiklerin azalması/engellenmesiyle sekteye uğraması, ikincisi ise cinsel davranış sırasında yüz ifadelerinin beyne verdiği -onbinlerce yıllık memeli evrimiyle sağlanmış olan- “ben haz alıyorum” mesajlarının beyne aktarılamaması ve sürecin baltalanması.
İlk kısım için hastalarımın tepkisi genelde şöyle “Amaaan hocam, karanlıkta kim kimi görüyor…” ya da “Benim eşim ne saçımı ne makyajımı ayırt ediyor, Botox yaptırdığımı bile fark etmiyor, ruhu duymaz…”
Ancak ikinci kısım yani haz alındığı halde bunun beyne iletilmesinde aksama olması bence önemli ve Botox’un pek de istenmeyecek bir bedeli. Daha çekici olmak için yaptırılan bir işlem için böyle bir bedel “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” dedirtiyor insana.
Aşağıda bağlantısını verdiğim ilk makalede Botox’un cinselliğe etkisi de araştırılmış. 24 Botox yapılmış kadın ile 12 kasları etkilemeyen işlem uygulanmış (peeling gibi) kadın karşılaştırılarak çalışma yapılmış. Sonuç; Botox ile cinsel uyarılmışlık durumundaki yüz ifadeleri engellendiği için cinsel işlevlerde (cinsel uyarılmada ve tatminde) azalma ile ilişkili bulunmuş. Elbette tek yayın net yargıya varmak için yeterli değil, daha fazla çalışma görmek lazım ama mekanizmayı düşününce bir fikir de veriyor.
Sonuç olarak Botox halen en sevilen, en çok uygulanan kozmetik uygulama. Onun yapabildiği kas aktivitesi kısıtlamasını yapabilen başka bir madde de olmadığından yapılmaya devam edecektir. Kaldı ki daha genç ve dinlenmiş bir görünümün sağladığı özgüven, cinselliği olumlu etkileyebilir ve Botox yaptırma kararı tüm bu değişkenlerin dengesi gözetilerek verilecektir. Kişisel fikrimse önümüzdeki yıllarda Botox’un –daha az dozlarla ve daha doğal görünümlerle ya da sadece kasları dinlendirip zayıflatmak amacıyla daha seyrek aralıklarla- yine yapılacağı ama kozmetik sektöründeki bu tahtını dolgu uygulamaları, mezoterapi, ip asma vb. mimikleri etkilemeyen diğer yöntemlere kaptıracağıdır.
*Botox’un cinselliğe etkisinin incelendiği makale:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30283017/
**Botox’un depresif duygulanımı nasıl azalttığı ve beyin/yüz ifadeleri arasındaki geri beslemeli döngünün mekanizmasına dair makaleler:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19250162/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33967844/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33343429/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24519192/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24910934/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26415901/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27130038/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31691857/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29667799/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27922559/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27344227/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18562330/
Yüz ifadelerinin anatomisi hakkında kaynak kitap:
Not: “Botox” marka adı aslında ama “Selpak” gibi dile yapıştı kaldı. Yazı boyunca Botox derken kast ettiğim; botulinum toksin’dir.