Kimyasal peeling, derinin dış tabakalarının kontrollü olarak (istenilen derinliğe kadar) hasarlandırılması ve soyulmasıdır. Amaç, soyulan cildin yerine yeni ve sağlıklı bir dokunun gelişimini sağlamaktır. Uzmanlık tezimi peelingle leke tedavisi konusunda hazırladığımdan çok da severek yaptığım bir uygulamadır.
Peeling, dermatoloji pratiğinde yüz yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. 1. Dünya Savaşı sırasında yüzdeki barut izleri peelingle tedavi edilmiştir. Daha eskiye de uzanır tarihi; Mısırlılar, Romalılar, Türkler ve Macar Çingenelerinin hayvansal yağlar, su mermeri, şarap yapımı sırasında elde edilen tartarik asit gibi maddeleri cildi soymak amacıyla kullandığını biliyoruz. Hatta Mısır kraliçesi Cleopatra’nın en sevdiği banyo pürüzsüz bir cilt sağlayan süt banyosuydu. Kraliçe, ekşi süt banyosu yaparak laktik asidin etkisinden faydalanıyordu. Laktik asit, günümüzde profesyonel peeling solüsyonlarının içinde ve daha düşük konsantrasyonlarda da kozmetik ev ürünlerinde kullanılan, bilimsel çalışmalara da konu olmuş artık iyi tanıdığımız bir maddedir.
Peeling uygulamalarını hangi cilt problemlerinde yapıyoruz? Cildin üst tabakasının soyulması, alttan yeni cildin gelmesi, kullandığımız ürünlerin cildin nemlenmesi ve kollagen yapımını artırarak elestikiyetinin artırılması, leke oluşumunu baskılaması etkilerine ihtiyaç duyulan her durumda peeling uygulayabiliriz: Deri yenilenmesi ve gençleşmesi, ince ve yüzeysel kırışıkların tedavisi, cildin pürüzlerinin giderilmesi, gözeneklerin sıkılaşması, akne tedavisine yardımcı olarak, akne sonrası kalan leke ve çökük izlerin giderilmesinde, gebelik, çiller, yaşlılık, güneş, hormonal tedaviler vb. nedenlerle oluşan lekelerin tedavisi, güneş hasarlı deri, düz siğiller, deri çatlakları ve daha bir çok durum peeling tedavisi için uygundur. Cilt soyma, günümüzde antiaging için uyguladığımız işlemlerde “yüze bütüncül yaklaşım” kavramının da en yüzeydeki katmanıdır. Bütüncül yaklaşımdan kasıt, farklı kozmetik uygulamaların kişinin ihtiyacına özel olarak kombine halde uygulanmasıdır. Burada kemik seviye üzerine dolgu uygulamaktan deri altına ip asmaya, deri içine mezoterapiden kaslara yapılan botox’a yüzde yaşlanma ile her seviyede olan değişikliklere karşı bir tıbbi çalışma söz konusudur ve peeling de bunun en dış seviyedeki parçasıdır.
Peeling ile cildin soyulması, derinin yüzeysel, orta ve derin tabakalarına kadar yapılabilir. Soyulacak seviye, problemin derideki seviyesine göre planlanır. Kullanılan asidin türü, konsantrasyonu, ph derecesi, deri üzerinde bekleme süresi, uygulanan bölgedeki cilt kalınlığı, cildin o anki hassasiyet durumu ve kullanıcının tecrübesi işlemin seviyesinin kontrolünde önemlidir. Yüzüne defalarca limon sürerek “Yüzüm delik delik oldu.” diye dermatologa gelen, kendi yüzünde hasar bırakan, (Aslında madde doğru, limondaki sitrik asit bizim de kullandığımız bir peeling ürünüdür. Ancak biz, az önce saydığım kriterlere göre ve dozunu, konsantrasyonunu, olası yan etkilerini bildiğimiz ve kontrol altına alabildiğimiz bir sitrik asidi, doğru aralıklarla, doğru seviyede soyma yaparak kullanırız.) dövmesini internetten aldığı yüksek konsantrasyonlu TCA (trikloroasetik asit) ile silmeye kalkınca dövmenin etrafında kocaman, kabarık, üstelik çok daha belirgin ve tedavisi de oldukça zahmetli ve sınırlı olan keloid’le başvuran hastalar da gördü bu gözler. (Yine madde doğru, ama asidi cilt üzerinde kullanacak bilgi eksik. )
Peki nasıl bir işlem bu peeling? 10-20 dakika süren, hafif yapılırsa kişinin hemen işine dönebildiği, öğle arası tedavisi sayılabilecek; orta ve derin uygulamalarda ise birkaç gün kızartı, hassiyet ve cilt soyulurken gözlenen hafif bir kabuklanma yaşanabilen, uygun ellerde ve hasta uyumuyla birlikte güvenli bir kozmetik tedavidir. İşlem sırasında geçici, kısa süreli yanma ve bazen kaşıntı hissi olabilir. Kişinin sosyal hayatına göre işlem öncesi o seans için ne derecede soyulmanın tolere edilebileceğine hekim ve hasta birlikte karar verebilir. Genellikle sorunun giderilmesi için birkaç seans gereklidir. Seansların sıklığı haftada bir de olabilir, ayda bir de, nadiren daha uzun da. Bu tamamen cildin ne seviyede soyulduğuna ve bu soyulmanın ne kadar sürede yeni cilt oluşumu sağlayacağını hekimin öngördüğü süreye bağlıdır. İşlem sırasında hekim ipuçlarını görür ve bir sonraki seansı ona göre planlar.
Bazen peeling’ten çekinen insanlarla karşılaşıyoruz. Yeterli eğitimi ve cilt hakkında bilgisi olmayan kişilerin elinden çıkan ve maalesef çok da nadir olmayan uygulamalar buna yol açıyor olsa gerek.
Hasta uyumu dedik, hasta nelere dikkat etmeli ? Peeling, hasta eğitimi ve uyumunun önemli olduğu bir tedavi. Güneşten korunma konusunda işbirliğine açık olmayan hastayı almaktan uzak dururuz genellikle. Ancak detaylı şekilde anlatıldığında buna uymayan hasta da pek olmuyor. En önemli kısım güneşten korunmanın uygun şekilde sağlanması, işlem sonrası ilk günlerin özellikle korunma açısından öneminin kavranması, peeling sonrası cilt yenilenme sürecinde tahrişten, keseden, kaşımaktan ve oluşursa kabukları elle koparıp çekmekten kaçınılması gerekir. Soyulan deriye hasta müdahale etmemeli, soyulmanın kendiliğinden olması sağlanmalıdır. (Ne mutlu ki herhangi bir yarasını bile koparmadan duramadığı halde kararlı ve dikkatli davranıp tedavi boyunca hiç kabuk koparmadan leke ve izlerinden kurtulan hastalarla da karşılaşıyoruz.) Çoğu durumda soyulma belli belirsiz, ince ince olmaktadır zaten. Doktorun önerdiği onarıcı, nemlendirici ve antibiyotikli kremler de uygun şekilde kullanılmalıdır.
İşlemin uygulanamayacağı kişiler var mıdır? Peeling çok hafif de yapılabildiğinden kesinlikle yapılmaması gereken bir durum yoktur. Ancak, yeterli güneşten korunma sağlanamayacaksa, gebe veya emziren annede, son üç ayda uygulama bölgesinde operasyon ve travma geçirenlerde, akne tedavisinde yeri olan isotretinoin içeren hapı (Ülkemizde Roaccutane, Zoretanin, Acnegen ve Aknetrend isimleriyle mevcut.) kullanan ve yeni bırakmış olanlarda uygulama yapmamayı tercih ediyoruz.